ÖNSÖZ

Önemli hastalıkların tedavisi mutlaka uzman doktorlar tarafından uygulanmalıdır, ama her ufak tefek rahatsızlıkta da kişinin hemen doktor kontrolüne girmesi gerekmeyebilir.

Şifalı bitkiler sitemiz size bu konuda yardımcı olacaktır. Size bitkileri tanıtacak, etkinlik biçimleri hakkında bilgilendirecek ve bitkileri doğadan kendi ellerinizle toplayıp kurutmaya sizi davet edecektir. Bu arada da sık sık, şifalı bitki çayları ile kişinin kendini tedavi edebilmesinin ayrıntıları ve sınırları hakkında sizleri uyaracaktır. Bitki çayları ve tentürleri etkili ve zararsız ilaçlardır. Ama önemli hastalıklarda ancak, bir uzmanın uyguladığı tedaviye eşlik edebilir veya onu destekleyebilir.

Şifalı bitkilerle ilgilenmek isteyen kişinin, bitkinin yapısı, organları ve bu organların işlevleri hakkında bazı temel bilgilere sahip olması gerekir. Bir bitkinin çeşitli organları, birbirine benzemeyen çeşitli etken maddeler içerir. Şifalı bitkilerle tedavi alanında bu organlar, bitkisel droglar olarak tanımlanır. Yaygınlıkla kullanılan organ, glikozitler ve alkaloitler içeren yapraklardır. Kök ve yapraklar arasında taşıma işlevi üstlenen bir yol olarak da tanımlanabilecek saplar ise genellikle kullanılmaz, ama bu kural bazı bitkilerde değişebilir. Yani, bazı bitkilerin sapları da etken madde içerebilir. Aynı biçimde, bazı ağaçların kabukları da etken madde açısından zengindir. Yeraltındaki, adeta depo görevi üstlenen sürgünler, biçimlerine göre, köksap, yumru, kök veya soğan adları ile tanımlanır. Kökler, topraktan emdikleri su ve madensel tuzları yapraklara gönderirler. Genellikle şeker, bazen vitaminler ve alkaloitler depolarlar. Çiçek ve meyve, bitkinin soyunun devamının sağlanması görevini üstlenmişlerdir. Genellikle içerdikleri etkin maddeler nedeniyle, şifalı bitkilerle tedavi alanında önemli yere sahiptirler. Toplanmayan çiçek meyve oluşturur. Bitki tohumu, bitkinin gelişme aşamasında gerekli olan etken maddelerin özünü içeren bir depodur. Çiçeksiz bodur bitkiler ise, çiçek tozu (polen) benzeri, sarımsı tozlar üretirler.

Okuyucuya bu sitede, hiçbir yan etki yapıcı veya zehirleyici madde içermeyen, genellikle tanınan şifalı bitkiler ve onların tedavi edici özellikleri tanıtılmaya çalışılacaktır. Bu siteyi inceleyerek, kendiniz için yararlı olacağına inandığınız reçeteleri gönül rahatlığı içinde uygulayabilirsiniz. Bazen olumlu sonuç alamamanız da söz konusu olabilir. Ama, önerilen reçeteleri uygun biçimde ve dozajlarda uyguladığınızda, kötü bir sonuçla karşılaşmayacağınıza kesinlikle inanabilirsiniz.

Değerli site sakinleri, Şifalı bitkilerin tedavi edici gücüne inanabilir ve hatta onlarla başarılı sonuçlar elde etmiş de olabilirsiniz. Ama sağlığınıza gerçekten değer veriyorsanız, özellikle, önemli sonuçlara yol açabilecek hastalıklarda doktora görünmeyi ihmal etmeyiniz! Basit bir rahatsızlık sandığınız belirtiler, yaşamsal önemde bir hastalığın ön belirtileri olabilir!... Hastalıkların teşhisi ve tedavisi yalnızca uzman tıp doktorlarınca gerçekleştirilebilir !... Lütfen bu konuyu gözardı etmeyiniz !…

Şifalı bitkilerin tedavi edici gücünden, basit rahatsızlıklarınızı geçiştirmek için yararlanın. Önemli hastalıkların tıbbi tedavisi sırasında da, doktorunuzun onayını almak kaydıyla, bu tedaviye şifalı bitkilerle destek verebilirsiniz. Ama, çok iyi tanımadığınız bitkilerle kendinizi tedavi etmeye hiçbir zaman kalkışmayınız! Doğada her hastalığa çare olabilecek pek çok sayıda şifalı bitki vardır; ama bu bitkileri gereğince kullanabilmek için bilimsel eğitime de kesinlikle gerek vardır!


Sağlıklı, mutlu ve uzun ömürler geçirmeniz dileğiyle...

Enis ÜSTKOYUNCU

Vücut su tutmuşsa

Kuş üzümü: 100 gramı günlük C vitamini ihtiyacının tam 3 katını karşılar.Antibakteriyel ve yanmayı önleyici etkileri vardır. Zengin potasyum ve düşük tuz içeriği, dehidratasyonu olanlar için önemli bir doğal ilaçtır.

Kabak: 100 gram kabak günlük folik asit ihtiyacının 4’te birini karşılar. Yüksek orandaki potasyum sıvı-tuz dengesini sağlar.

Tahıl: İdrar yollarını açıcı,çalıştırıcı ve rahatlatıcı etkileri sayesinde dehidratasyonu rahatsızlığı bulunanların yemeleri gerekir.Mideyi rahatlatıcı özelliği vardır.

Ülsere ne iyi gelir?

Lahana: Ülseri olan kişiler için tonik, yani mideyi temizleyici etki yaratır.Yüksek oranda C vitamini içerir.Kırmızı lahana vücutta antioksidan özelliğe sahip A vitamini içerir.Kanseri önleyici etkiye sahiptir.Çiğ olarak salatalara katılması tavsiye edilir.

Biber: Yeşil biberde; A,C,B1,B2 ve E vitaminleri bulunuyor. Biber,mide salgısını artırdığı için,gastrit ve ülseri olanlara da tavsiye ediliyor. Yüksek oranda kalsiyum ve magnezyum içerir.

Tiroid e ne iyi gelir?

Midye: Omega-3 yağı açısından zengin bir besin kaynağıdır. İçerdiği selenyum minerali tiroit bezlerinin normal işleyişi için gereklidir.

Strese ne iyi gelir?

Meyan kökü: Antivirüs etkisi vardır.Karaciğeri korur. Adrenalin salgılanmasını dengeler. Stresle başa çıkabilmek için gerekli olan kortizol hormonunu salgılatır.

Sistit

Kuşkonmaz: Folik asit,C ve E vitaminleri içerir.Yenilen besinlerin vücuttaki zehirli kalıntılarını atmayı sağlar.Karaciğer ve böbreklerin çalışmasını kolaylaştırır,destekler.Bu nedenle doktorlar, sistit hastalarının mutlaka kuşkonmaz yemeleri gerektiğini söylüyor.

Sindirim sorunlarına ne iyi gelir?

Arpa: İçerdiği kalsiyum ve potasyum gibi mineraller ile B vitamini vücuda direnç kazandırır.Ayrıca ABD’deki bir araştırma, 6 ay boyunca her gün arpa ürünü şeylerin yenmesinin kolesterol oranını yüzde 15 düşürdüğünü kanıtladı.

Yoğurt: Günde 150 gram yoğurt vücudun bir günlük kalsiyum ihtiyacını karşılar.Meyveli yoğurtlara 3 çay kaşığı şeker eklendiği için şeker oranları daha yüksektir. Yoğurttaki potasyum,kan basıncı ve kalp atışlarını düzenler. Midenin yiyecekleri düzenli olarak öğütmesini sağlar.

Mide rahatsızlığı

Tarçın: Mide yanmalarını ve kusma hissini alır.

Hindistan cevizi: Sütlü içeceklere eklendiği zaman mideyi gevşetici ve gazını alıcı bir etki yaratır.Mide bulantılarını önler.

Lahana: Mayalanma sırasında laktik asit üretir.Bu da sindirim sistemindeki zararlı bakterileri öldürerek sindirime yardımcı olur.


ROMATİZMAya ne iyi gelir?
Enginar: Vücuttaki zehiri atması nedeniyle Romatizma,gut hastalığı ve eklem yanmasına karşı birebirdir.Folik asit ve potasyum kemikleri güçlendirir.

Domates: C vitamini boldur.

Tahıl: İçerdiği doğal kimyasallar,romatizmanın yol açtığı eklem yanmaları ve romatizma ağrılarını hafifletir.

Kekik: Timol adı verilen bir tür doğal yağ,vücuttaki diğer yağların parçalanmasını sağlar.Kekik yağı banyoda sürüldüğü zaman romatizma ağrılarını azaltır.

Zencefil: Uyarıcı etkileri kan damarlarını genişletip kan dolaşımını artırarak romatizma ağrıları ve yanmaları yok eder.

Menepoz, menepoza ne iyi gelir?

Nohut: Sebze hormonu “fitoöstrojen” içerir.Bunlar östrojenin vücuttaki etkilerini dengeler ve menopozun yarattığı etkilere karşı korur.Protein bakımından en zengin sebzelerdendir.

Kola: Kafein vücudun yorgunluğunu alır ve konsantrasyonu sağlar.

Üzüm: İçerdiği “elajik” asit sayesinde kemik erimesine karşı korur. Kandaki östrojen seviyesini yükseltir ve menopoz ağrılarını en aza indirir.

Kuru erik: Sadece iki-üç adet yemek dahi vücudun ihtiyacı olan antioksidanları karşılar. İdrar yolları kaslarını rahatlatır ve kolon kanserine karşı korur.Demir,A vitamini, B6 vitamini ve potasyum içerir.İçerdiği yüksek orandaki bor minerali sayesinde menopoz döneminde östrojen seviyesini dengede tutar.

Tatlı patates: Adrenal salgılayan bezleri güçlendirerek vücuda enerji sağlar.Fosfor, magnezyum,kalsiyum,C vitamini,potasyum ve folik asit içerir.

Laktoz dayanıksızlığı

Badem: Yüksek oranda kalsiyum, magnezyum,potasyum,fosfor,E vitamini,B2 vitamini, antioksidan içerir.Bu nedenle laktoz (süt şekeri) dayanıksızlığı bulunan ve günlük gıdalar yiyemeyen kişiler için badem ideal bir besin kaynağıdır.

Tansiyon

Rezene: İçerdiği potasyum sayesinde tansiyonu düzenler.Kan hücreleri için gerekli olan folik asidi de bol miktarda bulundurur. Rezene çayı sindirim için iyidir.

Tahıl: Kan damarlarını gevşeten ve rahatlatan bir tür fotosentez kimyasal maddesi içeriyor.Bu sayede kanın damarlardan daha rahat geçmesini sağlıyor. Tahıl yemek sebzelere oranla vücutta daha fazla kalori yakılmasını sağlar. Kalorinin azalması tansiyonu düzenler.

Un: Yapıldığı tahılın besin değerlerini içerir.B ve E vitamini,demir ve magnezyum açısından oldukça zengindir.

Karaciğer: Sağlıklı bir bağışıklık sistemi,cilt ve keskin gözler için gerekli olan A vitamini açısından zengindir.Küçük bir porsiyonu günlük A vitamini ve demir ile aylık B12 vitamini ihtiyacını giderir.

Kilo kaybı

Çikolatalı puding: Bu sayede vücuttaki kan istediği protein ve mineralleri alır. Kilo kaybı yaşayanların günde 3 kez 1 hafta boyunca puding yemesi gerekiyor.

Peynir: 100 gramında 78 kalori bulunuyor.

Yumurta: Günde 2 yumurta kadınların günlük protein ihtiyacının 4’te 1’ini, erkeğin ise 5’te birini karşılar.A,D,E ve B vitaminleri içeren yumurtadaki selenyum maddesi,bebeklerde sindirim sorunlarını çözer, yetişkinleri de kansere karşı korur.

Dondurma: Günde 2 top vanilyalı dondurma yemek,insan vücudunun günlük protein ihtiyacının yüzde 20’sini karşılar.

Salam: B vitamini,demir,sodyum ve potasyum deposudur.

Kemik erimesi

Kayısı: Yüksek oranda kalsiyum ve magnezyum içerir.

Süt: Kalsiyum,protein,B2-A-E-D vitaminleri,folik asit,fosfor ve demir kaynağıdır. Kalsiyum,D vitamini ve fosfor ile birlikte kemikleri ve dişleri güçlendirmek için çalışır.Bunların eksikliği kemikleri eritir.

Karın ağrısı

Papatya çayı: Bağırsak yollarındaki gazı çıkartır, sindirim sistemini düzenler, dengeler, mide ağrısını keser.

Karaciğer ne iyi gelir?

Enginar: Cynarine adlı madde en sert yiyecekleri dahi sindirimine yardımcı olur.Karaciğer hastalarının yanı sıra romatizma, artirit ve gut hastalığına yakalananlarla,hamilelere şiddetle tavsiye edilir.

Meyan kökü: Dünya üzerinde birçok kabile yüzyıllardır ülser, artirit, bronşit ve karaciğer rahatsızlıklarına karşı “doğal ilaç” olarak kullanır.Adrenalini yükseltir,insanın strese girmesini engeller, kan basıncını düşürür.

Zerdeçal: Karaciğer rahatsızlıklarının yanı sıra sindirime de yardımcı olur.

Kansızlık


Vücutta kan yapımı azalmasının en fazla görülen sebepleri demir, B12 vitamini eksikliği, folik asit yetersizliğidir. Demir, B12 vitamini ve folik asit eksikliğinden olan kaynaklanan kansızlık tedavi edilmediği zaman önemli proplemlere yol açar.

Kansızlık proplemi olanlarda yorgunluk, halsizlik, hemen yorulma, çarpıntı, nefes darlığı, üşüme, iştahsızlık, konsantrasyon bozukluğu, saçların dökülmesi gibi belirtiler görülür.

Kırmızı et, kuru üzüm, pekmez, yeşil yapraklı sebzeler ve kuru yemişler, pekmez, yulaf, soya sütü kansızlığa iyi gelen yiyecekler arasındadır.

Saf polen, kansızlık çekenler için doğal bir destekdir. Kansızlık sorunu olan çocuklarda polen kullanılabilir. Polenin hemoglobini %15 alyuvar sayısını %25 oranında artırdığı belirtiliyor.

Kırmızı kan hücrelerinde bulunan ve oksijen taşımakla görevli hemoglobin molekülünün azalması kansızlık sebebidir. Bu moleküllerin çoğalması için demire mineraline gereksinim vardır.



Hurma: Hurmaların birçoğu yüksek oranda demir içerir. Besin değeri yüksek ve önemli bir enerji kaynağıdırlar. Doğal müshil etkisine sahiptir. Daha yüksek oranda su ve daha düşük kalori içerir.

Kansere ne iyi gelir?

Kayısı: Antioksidan olan betakaroten açısından zengindir.Hücrelere ve dokulara zarar veren moleküllerin etkisini ortadan kaldırarak kansere karşı koruyucu etkisi vardır.Lifli olduğu için bağırsakları koruyucudur.

Tahıllar: Arpa,mısır,buğday,yulaf gibi tahıllar B ve E vitamini, potasyum ve kalsiyum içerir.Kanserojen maddelerin vücuttan atılması sürecini hızlandırır.Tahıl ağırlıklı bir beslenme rejimi, bağırsak kanseri riskini yarı yarıya azaltıyor.

Fasulye: Fasulye,C vitamini ve betakaroten gibi kalp hastalığı ve kanseri önleyen antioksidanlar açısından zengindir. Ayrıca B vitamini seks hormonlarını kuvvetlendirir.

Pancar: Demir ve folik asit açısından zengin olan pancar eski çağladan beri kan hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır. Amerikalı uzmanlar pancar suyunun sarılık tedavisinde de etkili olduğunu belirtiyor.

Lahana: Kanserli hücrelerin çoğalmasını önleyen karoten maddesi içerir.

Havuç: Tam 40 araştırma havuç tüketimi arttıkça kanser riskinin azaldığını ortaya koymuştur.Bunun temel nedeni betakaroten, C ve E vitaminleri gibi antioksidanlar açısından zengin oluşudur.

Nohut: Yağ düzeyi düşük ve kolesterol içermeyen nohut kalsiyum, magnezyum, fosfor, potasyum,bakır,manganez, betakaroten ve folik asit açısından zengindir. Göğüs kanserine karşı korur.

İncir: Potasyum,demir ve kalsiyum içerir.Sindirim sistemine yardımcı olur. Eski çağlarda kanserli hücrelerin tedavisinde kullanılan incir, modern tıp tarafından da kansere karşı koruyucu olarak öneriliyor.

Sarımsak: Bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve kansere, yüksek kolesterole,kalp ve dolaşım sistemi hastalıklarına karşı koruyucu etkisi vardır.

Fındık: Kalp krizine karşı koruyucu olan E vitamini açısından zengin bir besindir. Her gün yenilen bir avuç fındık kansere ve kırışıklıklara karşı koruyucudur.

Mercimek: B vitamini,demir,kalsiyum,magnezyum,fosfor ve potasyum içerir. Lifli özelliği kandaki kolesterol oranını düşürür. Şeker ve kalp hastaları için yararlıdır.

Zeytinyağı: İçindeki omega yağ asitleri,kandaki kolesterol düzeyini dengede tutar. Antioksidan özelliği olan E vitamini açısından da zengindir.Bu sayede kalp krizi,felç,kanser ve erken yaşlanmaya karşı beyni koruyucu etkiye sahiptir.

Soğan: Bağışıklık sistemini güçlendirir.İçerdiği allicin ve sülfür; mide ve bağırsak kanserine karşı koruyucu etkiye sahiptir. Son araştırmalar kemik erimesine karşı,peynir ve sütten daha etkili olduğunu göstermiştir.

Şeftali: Teki bile insanın C vitamini ihtiyacının %50,sini karşılayabilir.Sindirimi kolaydır.Kansere ve kalp krizine karşı koruyucu olan betakaroten açısından da zengindir.Bir tanesinde 33 kalori vardır.

Pirinç: Pirinç mükemmel bir enerji kaynağıdır.E ve B vitaminleri açısından zengindir. Bağırsak kanserine karşı koruyucu olan pirinç,kolesterolü düşürerek kalp krizi riskini de azaltır.

Çilek: Kolesterol düzeyini düşürür ve sindirim sistemini düzenler. Ellegic asit adı verilen kansersavan bir maddeyi de içerir.

Domates: Likopen açısından zengin ender bitkilerden biridir. Likopen,pankreas gibi çeşitli kanser hastalıklarını önleme konusunda hayati önemdedir. C vitamini açısından zengindir ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Lifli bir besin olması da bağırsak kanseri riskini azaltır.

Kalbe ne iyi gelir?

Bezelye: Haftada 10 porsiyon domatesli bezelye yemeği yiyen bir erkeğin, yemeyene oranla prostat kanserine yakalanma riski yüzde 35 daha az. B vitamini ve protein deposu olan bezelye,kalp için de çok önemli.

Kepekli Ekmek: Kalp hastalıklarıyla bağırsak kanseri için faydalıdır. Günde 12 gramdan fazlası kişiye göre zararlı olabilir.

Kiraz: 100 gramında 40 kalori bulunuyor.İçerdiği ellegic asit, vücudu kansere karşı korurken,kiraz kalp damarlarındaki normal bir kan dolaşımını sağlar. Çok kiraz yenmesi, gut hastalığına yakalanma riskini de düşürür. Günde 20 kiraz yemek 1 aspirin yerine geçiyor.

Çikolata: E vitamini,magnezyum ve demir;Kalp hastalıklarına yakalanma riskini düşürür. Günde en fazla 1 çikolata yiyin.

Elma: Günde 5 adet yiyin.

Mısır Gevreği: Günde 1 tabak yeterli.

Salatalık: Diyet yapanların en büyük yardımcısı olan salatalık,kolesterolü düşürür. Kalbi güçlendirir.Salatayı soymadan yiyin,Çünkü kalbi kuvvetlendiren madde, kabuğu ile derisi arasında bulunuyor.

Yumurta: Tüm yiyecekler içinde en kaliteli proteini içerir.En önemli özelliği,kolesterol oranını düzenleyen lesitin maddesi içermesi. Tavada az yağda pişirilmiş yumurtayı tavsiye ederiz.

Sarımsak : Mutfağınızdan eksik etmeyin.En az 1000 doğal tedavide kullanan sarımsak,sindirim sisteminden,kansere,kan dolaşımından kalp hastalıklarına kadar her şeye yaralı.Ancak hamileler dikkat olmalı.Aşırı sarımsak da kalp yanmaları ve çarpıntılarına yol açar.Günde bir diş yeter.

Humus: E vitamini zengini humus, kanda kolesterol oranını da ayarlar.

Kavun: Bir kavunun yarısı insan vücudunun günlük C vitamininin ihtiyacının tamamını, A vitaminin de yüzde 15’ini karşılar. Kavun, kalp ve böbrek hastalarının diyetlerinde sıkça kullanılan bir meyvedir.

Süt: Tam bir kalsiyum,protein,folik asit,A,E ve D vitaminleriyle fosfor deposu. Çocuk,genç ve hamilelerin günde en az yarım litre süt içmesi gerekiyor.

Şeftali: Bir şeftali,günlük C vitamini ihtiyacınızın yarısını karşılar. Sindirimi kolay olan meyvanın koyu renklilerini tercih edin.Çünkü kabuğuna renk veren betakarotene maddesi,kalp ve kansere karşı faydalıdır.

Pirinç: E ve B12 ve B vitaminleri ve potasyum içerir.Özellikle kolon ve bağırsak kanserlerine karşı faydalıdır.Kolesterolü düşürdüğünden kalbe iyi gelir.

Tuz: Vücuttaki kan dolaşımını ve sinir sistemini düzenler.Mide kanseri,kemik erimesi, kalp sorunlarına bire birdir.İngiliz Sağlık Bakanlığı, halkına günde 9 gram tuzun kafi olduğunu,aşırısının vücuda zarar vereceğini açıkladı.

Çay: Günde 2 bardak içilen çayla,4 elma,5 soğan,7 portakal yemiş gibi kalp dostu antioksidan madde almış olursunuz .İngilizler,özellikle çocukların haftada en az 6 bardak sütlü çay içmesini öneriyor.

Ton Balığı: Kolesterol ve tansiyonu düzenler.Anemi hastalığına karşı D ve B12 vitamini içerir.Birçok kansere karşı vücudu içerdiği nikotinik asitle korur. Bir konserve ton balığı vücudun D vitamini ihtiyacının tamamını karşılıyor.

Hindi Eti: 125 gramı, vücudun günlük folik asit ihtiyacını karşılar. Folik asit,kan hücrelerinin yenilenmesine yardımcı olur.

Karpuz: Bir dilimiyle günlük C vitamini ihtiyacınızın %80’nini karşılarsınız. İçerdiği potasyum,kan dolaşımını sağlar.

idrar yollarına ne iyi gelir?

Nane : İdrar söktürücü özelliğe sahiptir.İçerdiği mentol,midenin normal işlevini görmesine neden olur.Vücuda giren grip mikrobunakarşı savaştığı gibi,ileri yaşlarda ülsere yakalanma riskini de azaltır.Sabahları mide bulantısını keser. Nane çayı,baş ağrısı,stres gibi hastalıkların yanı sıra mide yanmasına da bire birdir. Nane çayını aç karnına değil,tok karnına içiniz.

Elma : İçindeki C vitamini ve pektin oldukça faydalıdır. Kolesterolü düşürür,sindirim sistemini düzenler ve idrar ve hacet yollarındaki sorunları giderir.

Kepekli ekmek: B3 vitamini, demir, potasyum ve folik asit içerir.Çok fazlası idrar yollarına zarar verirken, günde 2 dilim yemek iyi gelir.

idrar ve böbrek

Pancar: Böbrekleri çalıştırır.Önemli bir potasyum kaynağıdır. Vücuttaki tuz oranını dengeler. Bu sayede böbrekler ve idrar yollarının çalışmasını destekler.

Kavun : Orta boy bir kavunun yarısı,günlük C vitamini ihtiyacını tamamen karşılar. A vitamini ve betakaroten içerir. Bunlar vücudu temizleyici etkiye sahiptir. Böbrekleri rahatlatır.Yüksek miktarda su ve düşük miktarda kalori içerir.

Hemoroid e ne iyi gelir? (BASUR)

Hindistan cevizi: İçerdiği myristin adlı madde kusmayı engeller, basur için birebirdir. (Dikkat! Fazlası basur için tehlikelidir.)

Hamilelikte neler iyi gelir?

Enginar: Bol miktarda folik asit ve potasyum içerir.Düşük yağ oranı,sindirimi kolaylaştırıcı etkisi,antioksidan özellikleri sayesinde anne adayı ve bebeğin sağlığına önemli faydaları vardır.

Böğürtlen: E vitamini içerir.Vücuttaki zararlı atıkların temizlenmesini sağlar. C vitamini boldur.Cenini korur.

Gut (Damla Hastalığı)

Hamsi : Omega-3 yağı açısından çok zengindir.Kolesterol seviyesini düşürür. Kanın pıhtılaşmasını önleyerek damar tıkanıklığı, kalp krizi ve felç geçirme riskini düşürür.Haftada en az 1 kez yemek gerekir. Kalp hastaları için bu miktar haftada 3-4 porsiyon olmalıdır.

Grip e ne iyi gelir

Portakal: İçerdiği folik asit ve C vitamini sayesinde öksürüğü ve kanlı tükürükleri keser. Ayrıca kan pıhtılaşmasına karşı en etkin doğal yiyecek olduğu için ileri yaşlarda felç ya da kalp krizi riskini de azaltır.

Tarçın: Yemeklere girmiş olabilecek E-coli bakterisinin vücutta yayılmasını engeller. Mideyi düzene sokar. Kusmayı engeller.Hatta bal ya da limon suyuyla birlikte alındığında boğazdaki yanmaları keser.
Hardal: İçindeki singrin maddesi,midenin gaz çıkarmasına yardımcı olur.Sindirim sistemini düzenler,mide ağrılarını giderir.1/2 çay kaşığı alınmalıdır.

Göze ne iyi gelir?

Mısır: Zeaksantin adlı bir bitkisel bileşim içerir.Bu madde yaşa bağlı olarak gelişen görme bozukluklarını azaltır.

Ispanak: Antioksidan özelliği taşıyan A vitaminine dönüşen betakaroten içerir. Sağlıklı gözler için gereklidir.Katarakt ve diğer göz tabakalarının bozulmasına karşı lutein maddesi de içerir. Pişirdikten sonra hemen tüketin;Beklediğinde yararlı maddeler toksik maddelere dönüşebilir.

Ateş Otu

Ateş otu, Multerkaut, Chrysanthemum parthenium BERNH.
Kafa otu Syn: Tanacetum parthenium
Ana otu Matricaria parthenium L.
Gümüş düğme otu
Düğme otu
Familyası: Bileşikgillerden, Korbblütler, Asteraceae
Drugları: Ateş otu; Chrysanthemi parthenii herba
Ateş otu yaprağı; Chrysanthemi parthenii folium
Ateş otu çay, tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır. Nadiren yaprakları da sade olarak kullanılabilir.

Giriş: Bazı botanikçiler Ateş otunu Chrysanthemumgillerden sayarken bazıları da Tanacetumgillerden olduğunu iddia etmektedirler. Tanacetum eski isimlendirme olduğundan aslında pek kullanılmaması gerekir. Chrysanthemumgillere Solucan otu; Tanacetum vulgare, Dalmaçya Pire otu; Chrysanthemum cinerariifolium ve Pire otu; Chrysanthemum coccineum bunların en önemlileridir. Bu bitki almanca Mutterkraut yani Anne otu diye de anılır. Zira bu ülkede genellikle kadın hastalıklarına karşı kullanılmıştır. İngiltere’de feverfew yani ateş otu diye anılır. Bu ülkede de genellikle ateş düşürmek için kullanılmıştır. Asıl vatanı Türkiye olan bitki bizde çiçeklerinden dolayı Gümüş düğme diye de anılır, fakat tıbbi olarak pek kullanılmamıştır.
Botanik: Ateş otu 30-80 cm boyunda oldukça sık çatallaşan, yuvarlak, yeşil renkli ve dikine yükselen bir gövdeye sahiptir. Yaprakları 5-7 loplu, kenarları kertikli, kısa saplı, koyu yeşil renkli, yumuşak ve kendine has ve de pekte hoş olmayan bir kokuya sahiptir. Çiçekleri oldukça uzun bir sap üzerinde ve çiçeğin kenarına dil şeklinde dizilmiş olan beyaz taç yapraklarına sahiptir. Çiçek göbeği yarı küre şeklinde altın sarısı renkli ve oldukça çok şeklinde döllenme yapraklarından meydana gelir.
Yetiştirilmesi: Mart ve Nisan aylarında tohumları sera, çamlık veya yastıklara ekilir ve büyüyen fideleri Mayıs’ta bahçe veya tarlalara 30 cm arayla ekilir.
Hasat zamanı: Mayıs’tan Ekim’e kadar bitkinin yaprak, çiçek ve sür­günleri toplanarak havadar yerlerde kurutulur ve özel kaplarda muha­faza edilir. Şayet tentürü yapılacak ise taze olarak işlenir. Maalesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş’te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlarda açıkta satıl­ma­sı kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukça azaltır.

Birleşiminde: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Araştırmalar: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Tesir şekli: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.

Kullanılması:
a) Araştırmalara göre başta baş ağrısı ve migrene karşı migrenin sebep olduğu bulantı kusma ve baş dönmesi gibi rahatsızlıklara karşı kullanılır.
b) Halk arasında migren, baş dönmesi, migrenin sebep olduğu bulantı, kusma ve baş dönmesi gibi rahatsızlıklar, kadın hastalıkları ve ateş düşürücü olarak kullanılır.
Açıklama: Bazı araştırmacıların yaptıkları deneylerde Ateş otu ekstre­sinin herhangi bir etkisini tespit edemediklerini beyan etmişlerdir. Bit­kinin bazen etkili bazen de etkisiz olduğunu beyan etmelerinin sebebi; bazı araştırmacılar kurutulmuş ateş otunu kullanırken bazı araştırmacılar ise taze ateş otu ile deney yapmışlardır. Kurutulmuş ateş otunun birleşiminde %0,25 oranında Chrysanthenylasetat içerirken taze Ateş otunda %0,017 oranında bulunmaktadır. Bu nedenle farklı neticeler elde edilmektedir. Ateş otu ekstresi histamin, sseratonin ve prostaglandin oluşumunu azaltır ve böylece migreni önler.
Çayı: İki kahve kaşığı kurutulmuş ve ince kıyılmış Ateş otu demliğe konur ve üzerine 300-400 ml kaynar su ilave edilerek 5-10 dk dem­lenmeye bırakıldıktan sonra süzülerek içilir.
Çay Harmanı:

Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur fakat uzun süre alınır ise ağızda yara yapabilir. Bazı kişilerde de alerjiye sebep olabilir.

B) Dalmaçya Pire otu, Dalmatische Insektenblüte,
Chrysanthemum
Cinerariifolium
Syn: Tanacetum cinerariifolium

Dalmaçya Pire otu adından da anlaşıldığı gibi eskiden genellikle Dal­maçya kıyıları, Hırvatistan, Bosna ve Arnavutlukta yabani olarak yetişir­ken, günümüzde başta Balkanlar, Japonya, Kenya, ABD, Çin ve Hindis­tan’da yetiştirilmektedir. Dalmaçya Pire otunun gövde ve yaprakları gümüşi veya grimsi yeşil ve çiçekleri tomurcuk halde iken gümüşsü renktedir. Çiçek açtığında taç yapraklarının beyaz renkli olduğu görülür. Yaprakları oldukça narin grimsi yeşil renkli, alt yaprakları saplı ve üst yaprakları gövdeye oturmuştur. Bu bitki yukarıdaki Ateş otuna benze­mez ve onun gibi kullanılmaz, zira zehirlidir.

C) Pire otu, Insektenblüte, Chrysanthemum coccineum
Oltu otu Syn: Tanacetum coccineum
Pyrethrum roseum
Pire otunun çiçeklerinin kenarına bir sıra halinde dizilmiş olan taç yaprakları yukarıdakilerden farklıdır, çünkü pembe renklidir. Birleşiminde Plyrethrin, Cinerin ve Eterterpinoitasitler içerir. Pire otu zehirli olması nedeni ile insanlar için kullanılmaz ve genellikle haşerelere karşı kul­lanılır. Bu nedenle ismi Pire otudur.

Aloe vera

ALOE VERA

Sabır, Sabur, Alö, Sarı sabır, Ödağacı, Sarı sabur, Ödçiçeği
Familyası; Sarısabırgillerden, Affodillgewächse, Asphodelaceae
Drugları; Aloe vera (Sabırekstresi): Aloes extractum
Aloe vera (Sabırtentürü): Aloe
Aloe vera (Sabır) yapraklarının iç kısmındaki özsuyu çeşitli şekillerde işlenerek çay, tentür, natürelilaç ve sabırsuyu eldeedilir.

Giriş; Sabırgillerin takiben 350 alttürü mevcuttur ve bunlardan en çok iki tür kulanılır ve bunlar: Sarısabır; aloe vera (A. Barbadensis) ve Kap-Sabırı; aloe ferox (Aloe capensis) diye anılır. Türkcede sadece Aloe vera (Sarısabır) diye anılan bu bitki genelikle sarı çiçek açtığından bu adla anılır. Eskiden aloe bardensis diye anılmasının sebebi Barbados adasında ihraçının yapılmasından dolayıdır.

Bitkinin ismi arapca Alloek den gelir ve parlak acı demektir, vera wahre´de yani hakikiden ferox ise yabani anlamına gelir. Sabırın asıl vatanı Sudan, Somali, Sokotra adası ve Arap yarımadası olup zamanla tropik ve subtropik ihlimin hakim olduğu her yere yayılmıştır. Günümüzde özelikle ABD´nin Güney eyaletlerinde kosmetik maddelerin ve ilaç yapımında kulanılmak için özel olarak yetiştirilmektedir. Tarihte ilk defa Mısırlılar tarafından güzelik banyosu ve cilt bakımı için M.Ö. 4000 yollarında kulanılmaya başlanmış ve Peygamber Efendimiz tarafından Sabır suyu göz ağrılarına karşı kulanılmasını tavsiye etmiştir.
Botanik; Aloe veranın (Sabırın) gövdesi ya yoktur veya 10-30 sm alobilir, şayet alt yaprakları kesilirse zamanla gövde ortaya çıkar. Bitkinin ortasından çıkan çiçek sapı 50-100 sm boyunu bulur ve bununda 15-35 sm’ine salkım şeklinde oldukca çok çiçek dizilmiştir. Çiçekleri silindir şeklinde 2,5-3,5 sm uzunluğunda sapı ise 3-4,5 sm olup, çiçeklerin içinde esmerimsi sarı dölenme tozlukları bulunur.Yaprakları 40-60 sm uzunluğunda 6-10 sm eninde uca doğru sivrice, kenarlarında, seyrek şekilde dizilmiş tikenleri vardır ve grmsi yesil veya mavimsi yeşil yaprakların üzerinde yeryer beyazımsı benekler bulunur.

Yetiştirilmesi; Türkiyenin Akdeniz, Ege ve Marmara bölgesinde rahatlkla dişarıda yetişebilir. Almanya da yazın bahçelerde kişin seracıklarda veya Günes gören pencere önünde yetiştirilmektedir. Bitki hem thumları ile hemde köklerinin çevresine saldığı sürgünlerle çoğalır ve yayılır. Sabırın kulanılış maksatına göre çeşitli şekillerde işlenir.
Hasatzamanı;1-) Aloe vera (Sabır) tozu : Mart-Nisan veya Agustos-Ekim aylarında kesilen yapraklarının en az iki yıllık olması gerekir ve kesik kısımları aşağı gelecek şekilde dizilir vede akan sıvılar oluk şekildeki keci veya at dersininden bakır kazanlara akar. Bakır kazanların altı yakılır ve sıvı kaynatılır vede kristaller eldeedilir. Günümüzde Sarı sabırdan eldeedilen kristale Kuraca Aloe ( Curaca Aloe veya Aloe lucide veyahutta blanke Aloe denir) çünkü cam gibi içi gözükür ve genelikte esmerimsi siyah renklidir. Kap-Sabırınınözsuyu kurutulunca donuk, içi gözükmeyen kristal elde edilir ve buna Karaciger Aloe (Aloe hepatica) denir. Kristaller öğütülerek toz haline getirilir ve sabır tozu kabızlığa karşı kulanılır.

2-) Aloe vera (Sabır) şurubu; Sabır özsuyu çıkarldıktan sonra bozulmaması için C ve E Vitaminleri ve sorbit katılır ve böylece bozulması önlenir. Sabır özsuyunun birleşimindeki 1,8-Dihidroksiantrasentürevleri özelbir metotla ayrılarak ayrıca ilaç yapımında kulanılır ve geri kalan kısım özel işlemler sonucunda şurup gibi içileçek halle getirilir ve bu sabır özsuyu veya sabir şurubu bir çok hastalığa karşı ve immun sistemini kuvvetlendirici olarak içilir.
3-) Cilt bakımı için haricen kulanmak maksadı ile jleli eldeedilir ve bu jel, krem, merhem veya losyon yapmında kulanılır.
Birleşiminde: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.

Araştırmalar: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Tesir şekli: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Kulanılması;
A1-) Aloe vera (Sabır) şurubu; Üni. araştırmalarına göre Sabır özsuyu çıkarıldıktan sonra C, E Vitamini ve Sorbit katılır bozulması böylece önlenir: Sabır özsuyundaki 1,8-Dihidroksiantrasentüreleri özel bir metotla ayrılarak sabır şurubu (sabır özsuyu) içilebilir hale gelir. Sabır şurubu çok yeni olarak keşfedilmiş olup başta; allerji, bahar nezlesi, lösemi, kanser, verem, yorgunluk, nörodermatoz, nörodermatit, sedef hastalığı, immün zafiyeti, metabolizma zafiyeti, mide- ve bağırsak hastalıkları, akne, sivilci, baş ağrısı, ADIS, ağız kokusu, bademcik iltihaplanması, burun tıkanması, abse, dişeti iltihaplanması, diş ağrısı, artoz, artrit, öksürük, bronşit, astım, üşütme, ayak mantarı, grip, enfeksiyon, saç dökülmesi, kaşıntı, gastrit, ülser, sindirim rahatsızlıkları, kabızlık, bulantı, şişkinlik, ishal, basur, böbrek iltihaplanması, pankreas iltihaplanması, kulak iltihaplanması, ödem, derini kuruması, siğil, yaşlılık lekeleri, mantar hastalıkları, prostat iltihaplanması, güneş yanığı, yanıklar, ezilme, burkulma, kist, şişmanlık, kalp anjini, uyku rahatsızlıkları, variz, damar sertliği, bacak ülseleri, kandaki yüksek şeker (diabet), kolesterol, lipid, trigliseride karşı kulanılır. Ayrıca karaciğer arıtıcı özelikleri vardır.
A-) Aloe vera (Sabır) jeli; Krem, merhem veya losyon yapımında hem dahilen hemden haricen cilt bakımı, güneşe karşı korunma, güneş yanığı, akne, yanıklar ve traştan sonra yüz bakımı için kulanılır.
B-) Komsiyon E nin 21,07,1993 tarih ve 133 Nolu Monografibildirisine göre; Sabır tozu, ekstresi ve hapı kabızlığa karşı kulanılır.
C-) Halkarasında; İltihapli ve ağrılı göz rahatsızlıklarında taze sabır yaprağı kesilir 1-2 damla göze sürülür. Ayrıca mide rahatsızlıkları, safra yetmezlığı, sarılık, şeker hastalığı, adet rahatsızlıkları ve bagırsak solucanlarına karşı kulanılır.
D-) Homöopatide; Dizanteri (Kanlı ishal), basur, makadın dışarı çıkması, baş ağrısı, başa kanhücumu, deri hastalıkları, makad kaslarının tutmaması, bel ağrısı gibi rahasızlıklara karşı kulanılır.

Açıklama: Nasılki bir askeri birlikte: hava, kara, deniz, lojistik ve özel vurucu timlerden oluşursa insanın immün sistemide T-Hücreleri, B-Hücreleri, makrofaj, lrnfozitler ve granolizitler gibi çeşitli savunma güçleri ve bunların üretiği ve kulandığı özel silahlardan (antikor) oluşur. Bu sistemi olşturan unsurların farklı vitamin, mineral, enzim ve aminoasitler ihtiyaçları vardır. Aloe vera’da Allahın insanlara sunduğu bir nimettir ve bir eczane gibi çok yönlü ve çeşitli hastalıklara karşı kulanılır.

Aloe veranın en önemli özeliği vücudu arıtıcı olmasıdır, özeliklede bu zamanla bir çok tehlikeli çevre faktörü bunu zaruri kılmaktadır. Kanser hastalarının gördüğü ışın ve kemoterapi sonucu dokular tahrip olmaktadır ve tahrip olan bu dokular Aloe vera ile tedavi edilebilmektedir. Aloe veranın birleşimindeki 450 madde bulunur ve bunlar vücudu kuvvetlendirir ve immün sistemini harekete geçirir. Aloe vera dahili olarak kulanıldığı gibi harici olarakta cilt ve saç bakımı için kulanılır.

Aloe veranın birleşimindeki acemannan uzun zincirleme bağlantılardan olan bir şeker şeklidir. Acemannan ergenlik çağında vücut tarafından üretilir ve sonraki yıllarda bu madde besainlerden hazır olarak alınır. Bu madde aloe verada fazlaca vardır.
Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Gökçek İksir’i ile tedavi olmak mümkündür. Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır.Gökçek İksiri vücudu cüruflardan arıtır, iltihaplı hastalıkları iyileştirir ve bağışıklık sistemini güçlendirir.Gökçek Tonik mide-bağırsak rahatsızlıkları, deri hastalıkları ve her türlü alerjiye karşı etkilidir.

Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur.Siyah çay, kahve ve kola içilmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler.Alkol ve sigaranın zararları belli kanser, damarların yağlanması vb, artı uzun süre bira içilirse cinsel ikdidarsızlık ve hatta kısırlığa sebep olmaktadır.Sucuk salam sosis gibi et mamullerine 5-6 ay ara vermek gerekir (sade temiz et az yenilebilir) çünkü asidoza sebep olmaktadır.Bu da birçok hastalığın ana kaynağıdır.Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir.Hayvansal besinler, patates, tahıl (beyaz pirinç), bakliyat ve hamurlu yiyecekler, özelikle de tatlılar akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur.Ne kadar beyaz pirinç, patates, hamurlu yiyecekler, tatlı yiyecek ve içecekler, o kadar yağ oluşturur.Çünkü nişasta glikoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa dönüşerek vücutta depolanır.Şeker ve antibiyotikler bağırsak mantarları çoğaltır, mantarlar ise her türlü hastalığı tetikler.Tatlı deyince akıla baklava, çikolata, dondurma vs gelir, fakat karpuz da tatlıdır ve bu da mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içer.G

Aslan Otu

ASLAN OTU
Aslankuyruğu otu
Türkistan kalp otu
Kalp otu
Türkistan Aslan otu
Familyası: Ballıbabagillerden, Lippenblütler, Lamiaceae
Drugları: Aslan otu; Leonuri cardiacae herba
Aslan otundan çay, tentür ve natürel ilaç yapılır.
Giriş: Aslan otu Ballıbabagillerin bir alt grubu olan Lamiinaegillerden olup bu grubunda bir alt grubu olan Leonurus gillerin bir üyesidir. Leonurus gillerin bilinen 25 türü mevcuttur ve bunların en önemlisi ve en yaygın olarak kullanılan türleri; Türkistan Aslan otu; Leonurus cardiaca ve Japon Aslan otu; Leonurus Japonicus?tur. Bizi daha çok Türkistan Aslan otu ilgilendirmektedir. Bu nedenle de bu bitkiyi inceleyeceğiz. Türkistan Aslan otunun asıl vatanı Türkistan olup buradan Anadolu ve Balkanlara ve Rusya üzerinden de Avrupa?nın batısına kadar geniş bir alana yayılmıştır. Amerika?ya götürülen bitki orada da yabanileşerek yayılmıştır. Latincede Leo=Aslan ve Uru=Kuyruk anlamına yani Leonurus aslankuyruğu anlamına gelir. Yunanca Cardiaca (Kardia) kalp anlamına gelir. Bundan da bu bitkinin eskiden kalp rahatsızlıklarına karşı kullanıl­dığı anlaşılır. Bitkiye Aslankuyruğu ismi verilmesi saplarının alt kısmının yapraksız, orta ve üst kısmı sık yapraklı olması nedeni ile Aslan­kuy­ruğuna benzer. Ayrıca çiçekleri ağzını açan Aslanağzına benzer.

Botanik: Boyu 50-180 cm olan bitki çok yıllık dikine yükselen genellikle çatallaşmayan, gövdesi dört köşeli, içi boş, tüylü, üzeri genellikle yeşil renkli olmakla birlikte bazen (yaz ve sonbaharda) esmer, kahverengimsi ve hatta kızıl renkli olabilir. Yaprakları karşılıklı bir sonraki ile çapraz, üst kısımları açık, alt kısımları koyu yeşil renkli ve uzun saplıdır. Alt yap­rakları 5-7 derin loplu adeta dişli yani loplar sivri, orta yaprakları üç loplu ve en üstteki yaprakları yeşil iken olgunlaşan yaprakları esmer kahve­rengimsi veya kızılımsı mor bir renge dönüşür. Çiçeklerin taç yaprakları beyaz, açık pembe veya kan kırmızısı renkte, üzeri tüylü iki çenekli ve ağzını açmış aslanağzına benzer. Çiçekleri çelenk şeklindeki kalkanlara dizilmiştir. Kökleri saçak şeklinde ve ayrıca çevresine yayılan yan kök­lerle kısa zamanda çevresine yayılarak kümeler oluşturur. Aslan otu, Kurt otu, Kedi başı otu, Ballıbaba otu, Yapışkan otu ve Boz otuna benzer bu nedenle birçok yazar Aslan otu ile Kurt otunu birbirine karıştırmak­tadırlar. Buna dikkat edilmelidir.

Yetiştirilmesi: Aslan otunu Türkiye?nin hemen her bölgesinde yetiştir­mek mümkündür. Aslan otu tohumları ile veya kökünden bir parça eki­lerek yetiştirilir.

Hasat zamanı: Aslan otunun kökleri hariç tamamı yerde 5-10 cm kesi­lerek demet yapılır. Balkon veya terasa asılarak kurutulur. Şayet tentürü yapılacak ise taze olarak işlenir. Maalesef şifalı bitkiler toplama, kurut­ma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapıl­mak­tadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş?te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolan­ması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlarda açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukça azaltır.

Birleşiminde: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Araştırmalar: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Tesir şekli: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.

Kullanılması:
a) Araştırmalara göre sinirsel kalp rahatsızlıkları, kalp kasları rahat­sızlıkları (Myokard) kalp damarı sertliği, yüksek tansiyon, kalp zafi­yeti ve hipertroide (kalkan bezinin aşırı salgı üretmesine karşı) karşı kullanılır.
b) Komisyon E?nin 13/03/1986 tarih ve 50 nolu Monografi bildirisinde Aslan otu veya preparatlarının başta sinirsel rahatsızlıkları ve hipertroidizm?e (kalkan bezinin aşırı hormon üretmesi) karşı kulanı­labileceği beyan edilmiştir.
c) Homeopati?de; Aslan otu tentürü sinirsel rahatsızlıklar, sinirsel kalp rahatsızlıkları, kalp çarpıntısı, kalp krampları, hipertroidizm, adet yokluğu (amenore=adetin azlığı veya yokluğu, bunun menapozla ilgisi yoktur), uyuyamama, şişkinlik, korku ve nefes darlığına karşı kullanılır.
d) Halk arasında; kalp çarpıntısı, sinirsel kalp rahatsızlıkları, hiper­troidizm, aşırı heyecanlanma, bronşitli astım, menapoz, adet yok­luğu, yüksek tansiyon ve sinirsel gerginlik gibi rahatsızlıklara karşı kullanılır.

Çayı: İki kahve kaşığı kurutulmuş, ince kıyılmış Aslan otu demliğe konur ve üzerine 300-400 ml kaynar su ilave edilerek 5-10 dk demlenmeye bırakıldıktan sonra süzülerek içilir.

Çay Harmanları:

Homeopatide: Taze Aslan otundan 20 gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70?lik alkol ilave edilerek 4-6 hafta güneş ışınlarından uzakta muhafaza edilir. Şişe iki günde bir çalkalanır ve bu süre sonunda süzülerek Homeopati?de <> adı ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-5 defa 10-15 damla 4-6 hafta süreyle alınır.

Hastalığın belirtileri (semptom):
1) Adet yokluğu ile belirgin karın ağrısı
2) Sinirsel gerginlik ve aynı zamanda ateş
3) Cinsel organlarda kramp
4) Gözler kuru, dil kuru ve derin yırtıklı
5) Menapoz rahatsızlıkları
6) Hipertroidizmin sebep olduğu kalp çarpıntısı
7) Bu gibi hallerde Aslan otu tentürü kullanılır.

Yan tesirleri: Tarife uyularak kullanıldığında herhangi bir yan tesiriyok­tur. Şayet aşırı miktarda alınır ise kusma ve iç kanamaya sebep olabilir.

Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Gökçek İksir’i ile tedavi olmak mümkündür. Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır.Gökçek İksiri vücudu cüruflardan arıtır, iltihaplı hastalıkları iyileştirir ve bağışıklık sistemini güçlendirir.Gökçek Tonik mide-bağırsak rahatsızlıkları, deri hastalıkları ve her türlü alerjiye karşı etkilidir.

Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur.Siyah çay, kahve ve kola içilmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler.Alkol ve sigaranın zararları belli kanser, damarların yağlanması vb, artı uzun süre bira içilirse cinsel ikdidarsızlık ve hatta kısırlığa sebep olmaktadır.Sucuk salam sosis gibi et mamullerine 5-6 ay ara vermek gerekir (sade temiz et az yenilebilir) çünkü asidoza sebep olmaktadır.Bu da birçok hastalığın ana kaynağıdır.Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir.Hayvansal besinler, patates, tahıl (beyaz pirinç), bakliyat ve hamurlu yiyecekler, özelikle de tatlılar akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur.Ne kadar beyaz pirinç, patates, hamurlu yiyecekler, tatlı yiyecek ve içecekler, o kadar yağ oluşturur.Çünkü nişasta glikoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa dönüşerek vücutta depolanır.Şeker ve antibiyotikler bağırsak mantarları çoğaltır, mantarlar ise her türlü hastalığı tetikler.Tatlı deyince akıla baklava, çikolata, dondurma vs gelir, kavun, karpuz ve üzümde tatlıdır ve bunlarda mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içeriler

Acı biber

ACI BİBER
Çok Yıllık
6-9 Aylar
0,3-1 m
Meyvesi
Ho, Na, Ba, Se

Acı biber Cayennen pfetter Capsicum frutescens, Şilis Syn: Capcicum annum L.Chillies var. frutescens

Cili biber
Tabasko
Cin biberi
Tıbbi biberi
Afrika biberi
Antalya biberi

Familyası: Patlıcangillerden Nachtschatengewâchse Solanaceae
Drugları: Acı biber meyvesi Capsici fructus acer veya
Capsici fructescentis fructus
Acı biberin meyvesi ilaç tentür baharat yapımında ve sebze olarak yemek için veya yemeklere veya salatalara katmak için kullanılır.

Giriş: Patlıcangiller ailesinin bir alt grubu olan Capsicumgillere bibergiller) dahil takriben 30 tür ve bunlardan üretilen 30 kırmızı biber alt türü mevcuttur. Bizi tıbbi biber; Capsicum frutescens ve Kırmızıbiber; Capsicum annumum ilgilendirmektedir. Acı biberle Kırmızıbiber birbirleriyle aşılanarak çok çeşitli türler üretilmiştir. Eskiden yemek ve salataya katılan ve sindirim bozukluklarında ve de üşütmeye karşı kullanılmıştır. Son 10 yıldır yapılan araştırmalarda Acı biber ekstrasından elde edilen merhemlerin ağrıları dindirici özelliğe sahip olduğu ve yan tesirinin de önemsiz (kızarıklık yanma gibi geçici) olması nedeni ile tercih edilir olmuştur. Vatanı Güney Amerika olan biber İspanyollar tarafından Avrupa?ya getirilmiş ve bitki kısa sürede tropik ve subtropik ülkelerde çok yaygın olarak yetiştirilmeye başlanmıştır. Sadece Hindistan?da yılda 250.000 ton Acı biber üretilmektedir.

Botanik: Acı biber 30-100cm boyunda çok yıllık yarı odunsu dikine yükselen bir bitkidir. Yaprakları ovalimsi mızrak şeklinde 1,5-3cm uzunluğunda 1-2cm eninde ve koyu yeşil renktedir. Çiçekleri 6 adet taç yaprağa sahip bu yapraklar oval beyaz renkli ve 5-10mm büyüklüğünde ortada küçük döllenme tozlukları ve bir göbeği vardır. Meyveleri 1-3cm uzunluğunda 0,8-2,5cm eninde uca doğru sivri veya küt oval veya koni şeklinde önce yeşil ve olgunlaşınca kırmızı bir şekil alır. Acı biberle Kırmızıbiberi birbirinden ayıran en önemli fark acı biberin meyveleri 1-3cm büyüklüğünde koni şeklinde ve yukarı doğru dik olarak durur. Kırmızıbiberin meyveleri 3-7cm büyüklüğünde sivrice ve genellikle dalda iken aşağı doğru sarkıktır. Acı biber kırmızı portakal rengi veya esmerde olabilir.

Yetiştirilmesi: Türkiye?nin Akdeniz Bölgesinde hemen her lokantada her masada küçük bir tabakta mutlaka birkaç tane Acı biber bulunur. Bu yörede iyi tanınan acı biber yaygın olarak ta yetiştirilir. Bu biber diğerlerinden farklı olarak kışın da yetiştirilebilir. Çok acı olmasını istemiyorsanız tohumları yirmi dört saat bir miktar suda bekletildikten sonra ekilirse acılığı azalır. Kışın soğuk olan bölgelerde bitki süs bitkisi olarak evlerde yetiştirilebilir.

Hasat Zamanı:* Sonbaharda olgunlaşan meyveleri toplandıktan sonra güneşte kurutulur ve de öğütülerek toz haline getirilir.

Birleşimi: Geniş bilgi Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Araştırmalar: Geniş bilgi Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Tesir şekli: Geniş bilgi Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.

Kullanılması:

a) Araştırmalara göre bazı hastalıkların sebep olduğu ağrılara karşı etkili olduğu bu nedenle bu rahatsızlıklara karşı kullanılır. Bu rahatsızlıkların başında diyabetik nevropatı (şeker hastalarındaki sinirsel rahatsızlık), amputasyon ağrıları (ameliyat sonrası fantom ağrılar, postherpetik nevralji (uçuk sonucu sinirsel ağrılar), romatizmalı artrit (romatizmalı eklem iltihaplanması nedeniyle sinirsel ağrılar) ve nevraljiye karşı kullanılır. Mutluluk hormonu Endorfin salgısını arttırarak kişiye neşe sevinç ve mutluluk verir.

b) Komisyon E nin 01.02.1990 tarihli ve 22a nolu Monografi bildirisinde Acı biber merheminin başta omuz, boyun, kol, bel, sırt ve kalça kaslarındaki ağrı ve sertliklere karşı kullanılabileceği beyan edilmiştir.

c) Homeopati?de başta nevralji, orta kulak iltihaplanması, göğüs iltihaplanması, ağız içi iltihaplanması, gastrit, enterit (bağırsak iltihaplanması ), basur, husye erimesi, iktidarsızlık, kas ve eklem romatizması, uçuk (herpes), idrar yolları iltihaplanması gibi rahatsızlıklara karşı kullanılır.

d) Halk arasında; mide ve bağırsak iltihap ve de ülserleri (yaraları ), üşütme, bağırsakları üşütme, boğaz, orta kulak, eklem iltihapları, halsizlik, iştahsızlık, iktidarsızlık, damar sertliği, romatizma, yağlanma, sivilce, akne ve basura karşı kullanılır.

Açıklama: Acı biber merhemi derideki ağrı ve ısı reseptörlerin uyarmakta ve böylece burada kan dolaşımı artarak rahatsızlık veren maddeler o bölgeden taşınır ve ağrılar azalarak zamanla rahatsızlık yok olur. Güneydoğu Asyalıların neden güler yüzlü neşeli ve mutlu olduklarını çok merak ederdim. Japonların yaptığı araştırmalardan da bunun nedenini anladım. Çünkü Acı biber mutluluk hormonunun salgısını artırır.

Çayı: Çok acı olması nedeni ile üşütme, mide üşütmesi, bağırsakları üşütme gibi hallerde 0,5gr Acı biber tozundan demliğe konur ve üzerine 200-300ml kaynar su ilave edilir ve 5-10dk bekletildikten sonra içilir.

Salata: Salata çorba ve sulu yemeklere çok az miktarda Acı biber katılırsa insanın iştahını açar. Hazmını kolaylaştırır. Hindistan?da Acı biber, karabiber ve sarımsaktan yakı yapılır. Almanya?da da ABC-yakısı; Altın çiçek ve Acı biber karışımı ile yapılır. Yine Hindistan?da Acı biber, Kitre ile şekerler, pastiller veya bonbonlar yapılır. Macaristan, Hindistan ve Güneydoğuda Acı biber cinsel gücü arttırıcı ilaç gibi görülür ve kullanılır.

Homeopatide: Kurutulmuş ve öğütülmüş Acı biber tozundan 10gr bir şişeye konur ve üzerine 90ml %70?lik Alkol ilave edilerek 4-6hafta bekletildikten sonra süzülerek Homeopati?de <> ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-5defa 10-15damla 4-6hafta süre ile alınır. Homeopati?de genellikle Kırmızıbiber (Capcicum annuum) kullanılır. Aynı şekilde Acı biber sirkesi de hazırlanabilir.

Yan tesirleri: Acı biberi tarife uygun kullanıldığında yan tesiri yoktur fakat aşırı miktarda alınırsa mideye zarar verir. Halk arasında biber yendiğinde basuru azdıracağı kanaati hâkimdir. Acı biberde bu böyle değildir. Yani Acı biber basuru iyileştirir azdırmaz. Bu görüş diğer biberler için geçerlidir.

KIRMIZI BİBER
1-2 Yıllık
0,2-1 m
6-9 Aylar
Ba, Se, Ho
Meyveleri

B) Kırmızı Biber Spanischer Pfetter Capsicum annuum L.

Türk biberi
Macar biberi
Hint biberi

Drugları: Kırmızıbiber meyvesi; Capsici fructus

Kırmızıbiber meyvesi genellikle sebze olarak tüketilir ayrıca baharat olarak kullanmak için tozu elde edilir ve de Homeopati?de genellikle Kırmızıbiber kullanılır.

Giriş: Kırmızıbiberden zamanla çok çeşitli biber türleri yetiştirilmiştir. Capsicum annuum grossum bu türden bilinen ve çok kullanılan Carliston ve Sivri biber türleri elde edilmiştir. Diğer üç türden ise Kırmızıbiberin tozu elde edilir. Bunlar C.a.var.longum, C.a.var. glabriasculum ve C.a.var.minimum?u sayabiliriz.Birleşimindeki maddeler Acı biberinkinden daha az kalitelidir, çünkü daha az Capsaicinoidler içerir.Bunun haricinde diğer maddeler hemen hemen aynıdır.

Kullanılması: Kullanışı hemen hemen aynıdır fakat bu tür genellikle baharat olarak kullanılır.

Homeopati?de: Homeopati?de genellikle Kırmızıbiber kullanılır.10gr Kırmızıbiber tozundan bir şişeye konarak üzerine 90ml %70?lik alkol ilave edilerek 4-6hafta bekledikten sonra süzülerek Homeopati?de <> ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürde aynı Acı biber tentürü gibi kullanılır.

Hastalığın Belirtisi(Semptom):

Yan Etkisi: Bilinen bir yan tesiri yoktur.
Geniş bilgi için Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp ismli kitabımızda mevcuttur.

Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Gökçek İksir’i ile tedavi olmak mümkündür. Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır.Gökçek İksiri vücudu cüruflardan arıtır, iltihaplı hastalıkları iyileştirir ve bağışıklık sistemini güçlendirir.Gökçek Tonik mide-bağırsak rahatsızlıkları, deri hastalıkları ve her türlü alerjiye karşı etkilidir.

Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur.Siyah çay, kahve ve kola içilmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler.Alkol ve sigaranın zararları belli kanser, damarların yağlanması vb, artı uzun süre bira içilirse cinsel ikdidarsızlık ve hatta kısırlığa sebep olmaktadır.Sucuk salam sosis gibi et mamullerine 5-6 ay ara vermek gerekir (sade temiz et az yenilebilir) çünkü asidoza sebep olmaktadır.Bu da birçok hastalığın ana kaynağıdır.Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir.Hayvansal besinler, patates, tahıl (beyaz pirinç), bakliyat ve hamurlu yiyecekler, özelikle de tatlılar akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur.Ne kadar beyaz pirinç, patates, hamurlu yiyecekler, tatlı yiyecek ve içecekler, o kadar yağ oluşturur.Çünkü nişasta glikoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa dönüşerek vücutta depolanır.Şeker ve antibiyotikler bağırsak mantarları çoğaltır, mantarlar ise her türlü hastalığı tetikler.Tatlı deyince akıla baklava, çikolata, dondurma vs gelir, kavun, karpuz ve üzümde tatlıdır ve bunlarda mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içeriler

Adaçayı

ADAÇAYI
Çok Yıllık
0,4-0,8 m
5-8 Aylar
Ca, Ar, Na
Yaprakları, Eteryağı
Adaçayı, Salbei, Salvia officinalis L.
Şifalı Adaçayı
Tıbbi Adaçayı

Familyası: Ballıbabagillerden, Lippenblütengewâchse, Lamiaceae (Labiatae)

Drugları: Adaçayı yaprağı; Salviae folium
Adaçayı eter yağı; Salviae aetherolaum
Adaçayının yaprakları ve çiçekleri çay ve lapa yapımında, eter yağı (hülasası=uçucu yağı ), natürel ilaç ve aroma tedavisinde kullanılır.

Giriş: Adaçayının 700 türü olduğu ileri sürülmektedir ve bunlardan en önemlileri Tıbbi Adaçayı; Salvia officinalis, Dallı Adaçayı; Salvia triloba, Misk Adaçayı; Salvia sclerea, Yüksük Adaçayı; Salvia sideritis ve İspanya Adaçayı; Salvia lavandulitolia ve de Çin Adaçayı; Salvia miltiorrihiza?yı sayabiliriz. Tıbbi Adaçayının yetiştiği yöreye göre çeşitli alt türleri vardır ve bunlardan en önemlileri; Dalmaçya Adaçayı, Türk Adaçayı, Arnavut Adaçayı ve İtalyan Adaçayını sayabiliriz. Adaçayının bulunuş tarihi çok eski olup ilk Seydenham 1717?de veremlilerde görülen gece terlemesine karşı kullanmış ve başarılı sonuçlar elde etmiş. Onu takip eden Ferranini şeker hastaları üzerinde yaptığı deneylerde Adaçayının kandaki şekeri düşürdüğünü tespit etmiştir. (0.Leseer.557) ve bu araştırmaları diğer araştırmalar takip etmiştir. Adaçayının vatanı Balkanların sahile yakın bölgeleri Dalmaçya, Arnavutluk ve Trakya olup, buradan önce bütün Akdeniz bölgesine ve zamanla ılıman ve subtropik ülkelere yayılmıştır. Günümüzde Almanya?da dahi çok yaygın olarak Adaçayı yetiştirilmektedir.

Botanik: Adaçayı 40-80cm boyunda, dikine yükselen yarı çalımsı şekilde bir kökten çıkan gövde oldukça çok çatallaşarak bir küme oluşturur. Yaprakları oval, uçlara doğru sivrice, 4-10cm uzunluğunda, 1-4cm eninde kenarları kalkık, üzeri pürtüklü, grimsi yeşil renkli, alt yüzeyi ise boz renklidir ve keçemsi tüylüdür. Çiçekleri uzunca bir sap üzerinde boğumlarda 5-10?u bir arada bulunur. Çiçeklerin kupa yaprakları taç yapraklarını kavramış olup kahverengimsi kiremit renkli uç kısımları sivricedir. Çiçeklerin taç yaprakları iki dudaklı (çenekli) olup alt dudak üç loplu, üst dudak tek, eflatun, açık mor veya leylaki renktedir.

Yetiştirilmesi: Almanya gibi oldukça soğuk sayılabilecek ülkede yetişen bitki Türkiye?nin hemen her bölgesinde yetişebilir. Soğuk olan bölgelerde bitki donmasın diye üzeri çam dalları ile örtülür. Adaçayını süs bitkisi gibi balkonda da yetiştirmek mümkündür. Ben şahsen yıllardır balkonda Adaçayı yetiştirmekteyim. Türkiye?de Adaçayı diye satılan çay Hakiki Adaçayı olmayıp genellikle Dallı Adaçayı satılmaktadır.

Hasat zamanı: Adaçayının yapraklarındaki eter yağı türevleri çiçek açmadan önce en yüksek orandadır. Bu nedenle Adaçayı yaprakları Nisan-Mayıs aylarında toplanıp kurutulur ise daha kaliteli drug elde edilir. Fakat Kasım?a kadar da yaprakları toplanarak kurutulabilir. Adaçayı yapraklarını kuruturken sıcaklığın 35˚?yi geçmemesi gerekir. Çünkü bu dereceden sonra bitkinin birleşimindeki eter yağı türevleri buharlaşarak yok olur.
Maalesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş?te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlarda açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukça azaltır.

Birleşiminde: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Araştırmalar: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Tesir şekli: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.

Kullanılması:
a) Araştırmalara göre aşırı terleme, gece terlemesi (veremli hastalarda görülür), yüksek tansiyon, şeker hastalığı, dermansızlık, kansızlık, bademcik iltihaplanması ve nefes yolları rahatsızlıklarına karşı kullanılır.

b) Komisyon E?nin 15.05.1985 tarih ve 90 nolu ve de 13.03.1990 tarih ve 50 nolu Monografi bildirisine göre Adaçayı yaprak çayı, eter yağı, ekstresi veya tentürü başta haricen; ağız ve yutak iltihaplarına, dahilen; sindirim rahatsızlıkları ve aşırı terlemeye karşı kullanılabileceği beyan edilmiştir.

c) Aromaterapisinde; Adaçayı eter yağı, dişeti, ağız, yutak ve bademcik iltihaplarına, aşırı terleme ve sindirim rahatsızlıklarına karşı kullanılır. Ayrıca sütten kesilmek isteyen emzikli anneler Adaçayını içerse sütten kesilirler.

d) Halk arasında; özellikle Türkiye?nin sıcak geçen yazlarında damda yatmak zorunda olanlar ya sakat kalmaktalar veya ölmekteler. Şayet bu Adaçayının çayını içseler o sıcak insanlara pek dokunmaz. Adaçayı bademcik, dişeti, ağız içi ve yutak iltihap ve yaralarına, aşırı terleme, hararet, şeker hastalığı, dermansızlık, demir eksikliği, sindirim rahatsızlıklarından; şişkinlik, tıkanma, kokuşma, bağırsak iltihapları, el ve ayaklarda terleme, sancılı adet hali ve beyaz akıntıya karşı kullanılır. Ayrıca sütten kesilmek isteyen annelerin sütünü daha kısa sürede keser.

Çayı: Bir kahve kaşığı kurutulmuş veya taze Adaçayı yaprağı demliğe konur ve üzerine 200-300ml kaynar su ilave edilerek 5-10dk demlenmeye bırakıldıktan sonra süzülerek içilir.

Sirkesi: Adaçayı yaprağından 20gr bir şişeye konur ve üzerine 80ml sirke ilave edilerek güneş ışınlarından uzakta muhafaza edilir. bu sirkeden günde 3-5defa 1 kahve kaşığı alınır.

Aromaterapisi: Adaçayı yapraklarından bir kısım su buharı ile damıtılmasından (destilasyon) elde edilen eter yağı (hülasası=ekstresi, uçucu yağı ), Aromaterapisinde kullanılır. En kaliteli Adaçayı eter yağı Dalmaçya (Hırvatistan, Bosna) Adaçayından elde edilen yağdır ve onu Türk ve Bulgar Adaçayı yağları takip eder. Adaçayı yağından 2-3damla bir kesme şekere, bir parça ekmeğe veya bir kahve kaşığı kaymağa damlatılarak alınır.

Yan tesirleri: Adaçayının birleşimindeki Thujon?un çok sert ve etkili olması nedeni ile hamile kadınların kullanmaması gerekir. Uzun süre Adaçayı içilmesi halinde Ağustos?ta bile kişinin başı buzdolabında imiş gibi üşüme hisseder. Ağustos 1996?da kendi üzerimde denedim.

Çok Yıllık
0,5-1,2 m
5-8 Aylar
Ca, Ar, Na
Yaprakları, Eter yağı

B) Dallı Adaçayı, Türkischer Salbe, Salvia Triloba

Elma otu
Dağ elması
Elma Adaçayı
Familyası: Ballıbabagillerden, Lippenblüttengewâchse, Lamiaceae (Labiatae)
Drugları: Dallı Adaçayı yaprağı; Salviae trilobae folium
Dallı Adaçayı eter yağı; ? ? aetheroleum
Dallı Adaçayının yapraklarının çayı yapılır ve eter yağı Elma yağı diye anılır.

Botanik: Ben Antalya Kaş ve Frankfurt botanik bahçesinde fotoğraflarını çektim. Türkiye?deki ve Almanya?daki iklim şartları nedeni ile bitki o kadar farklılık gösteriyor ki bilmeyenler bu iki bitkiyi iki farklı tür zannederler. Türkiye?nin Marmara, Ege ve Akdeniz bölgesinde yabani olarak yetişir. Yaprakları boz renkli, kenarları kalkık, yanlarda küçük birer yan yaprakları vardır. Dallarının üst kısımlarındaki yaprak saplarının dibinden çıkan bir sap üzerinde 5-10adet çiçek bulunur ve bunun gibi 5-10adet çiçek demeti bulunur. Çiçekleri pembemsi eflatun renklidir. Bitkiye elma otu veya Elma Adaçayı denmesinin sebebi bitkinin üzerinde küçük elma şeklinde kozalakları olduğundan bu şekilde anılır. Türkiye?de yabani olarak yetişen bitki kültür bitkisi olarak ta yetiştirilebilir.

Birleşimi:
Tesir şekli: Antiseptik (mikrop öldürücü), antimikozit (mantarları yok edici), hafif tansiyon düşürücü, kandaki şekeri düşürücü, krampları çözücü, balgam söktürücü ve teskin edicidir.

Kullanılması: Dallı Adaçayının birleşimindeki yüksek orandaki Cineol nedeni ile bu bitki daha çok Okaliptüs gibi etki yapıcı özelliğe sahiptir. Bu Dallı Adaçayı öksürük, üşütme, bronşit ve şeker hastalığına karşı kullanılır.

İki-Çok Yıllık
0,8-1,5 m
5-8 Aylar
Ca, Ar
Otu, Eter yağı

C) Misk Adaçayı, Muskat Salbei, Salvia sclarea

Ayıkulağı
Tüylü Adaçayı
Familyası: Ballıbabagillerden, Lippenblüttengewâchse, Lamiaceae (Labiatae)
Drugları: Misk Adaçayı otu; Salviae sclareae herba
Misk Adaçayı eter yağı; Salviae sclareae aetheroleum

Misk adaçayının kökleri hariç tamamı çay yapımında ve eter yağı elde edilerek Aromaterapisinde kullanılır.

Botanik: Misk Adaçayının vatanı Türkiye, Kafkaslar, Türkistan ve Horasan?dır. Asıl vatanı Türkiye olan bitki günümüzde İtalya ve Fransa gibi ülkelerde daha çok yetiştirilmektedir. Yaprakları yumurta veya kalp şeklinde, 20-40cm uzunluğunda, 15-25cm eninde, kenarları kertikli ve hafif dalgalı üst yüzeyi pürtüklü, önce koyu yeşilken sonra grimsi yeşil bir renk alır. Çiçekleri uzunca bir sap üzerinde olup her boğumda 4-8pembe çiçek bulunur. Çiçeklerin hemen altında dil veya kalp şeklinde pembe kupa yaprakları vardır.

Yetiştirilmesi: Misk Adaçayının tohumları Mart?ta yastık veya saksılara ekilerek ilkbaharda bahçe ve tarlalara ekilir.

Hasat zamanı: Yerden 5-10cm kesilerek yaprak ve çiçekleri gölgede kurutulur ve bundan ya çay ya da eter yağı elde edilir.

Birleşimi: Misk Adaçayının birleşimindeki en önemli maddeler;
a) Eter yağı türevleri %0,1-1,1 arasında olup en önemlileri; %45-75 Linalylasetat, %9-25 Linalool,%0,4-5 Caryophyllen ve az miktarda Terpineaon, Geraniol, Nerol, Camphen, Limonen ve α/B-Pinen Misk Adaçayı damıtılırken çok miktarda dal ve sap bulunursa o zaman çok miktarda Sclareol içerir ve buda kaliteyi düşürür.

Tesit Şekli: Antiseptik(Mikropları öldürücü),teskin edici,iltihapları önleyici ve krampları çözücüdür.

Kullanılması: Misk Adaçayı?nın çayı ile ağız içi ve yutak iltihaplarına karşı gargarası yapılır.Misk Adaçayı?nın sap ve yapraklarından eter yağ elde edilirse bu az kaliteli olduğundan bu yağ parfüm ve sabun yapımında kullanılır.Çiçeklerinden elde edilen eter yağ?ı ise aroma tedavisinde kullanılır. Misk Adaçayı?nın çiçeklerinde elde edilen 1. kalitedeki Misk Adaçayı eter yağ teskin edici, sinirleri kuvvetlendirici, cinsel gücü artırıcı, tansiyonu düşürücü ve antidepresif (Depresyonu önleyici) olarak kullanılır.

Masaj yağı:
Çok Yıllık
0,5-1 m
5-8 Aylar
Ca
Yaprakları, Çiçekleri

D)Yüksük Adaçayı, Fingerhut Salbei, Salvia Sideritis L.
Çiçekli Adaçayı
Ege Adaçayı
Familyası: Ballıbabagillerden, Lippenblüttengewâchse, Lamiaceae (Labiatae)
Drugları: Yüksük Adaçayı otu;Salvia?e Sideritis Herba
Yüksük Adaçayının çayı içilir.

Botanik: Yüksük Adaçayının vatanı Türkiye olup, Türkiye?nin Akdeniz ve Ege Bölgesinde yabani olarak yetişir. Boyu 1 m ye kadar uzanan bitki karşılıklı dallara ayrılır.Her dalın üst kısmında çiçek demetleri oluşur.Ortadaki ana dalda 15-25 çiçek ve yandaki dallarda 10-15 çiçek bulunur.Çiçekleri kavrayan iki kupa yaprağı bir çanak gibi durur.Yetiştirilmesi ve hasadı aynı şekildedir.Tadı güzel olduğundan Antalya ve civarında içilir, fakat fazla incelenmediğinden fazla bilgiye sahip değiliz.

Geniş bilgi için Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp ismli kitabımızda mevcuttur.

Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Gökçek İksir’i ile tedavi olmak mümkündür. Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır.Gökçek İksiri vücudu cüruflardan arıtır, iltihaplı hastalıkları iyileştirir ve bağışıklık sistemini güçlendirir.Gökçek Tonik mide-bağırsak rahatsızlıkları, deri hastalıkları ve her türlü alerjiye karşı etkilidir.

Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur.Siyah çay, kahve ve kola içilmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler.Alkol ve sigaranın zararları belli kanser, damarların yağlanması vb, artı uzun süre bira içilirse cinsel ikdidarsızlık ve hatta kısırlığa sebep olmaktadır.Sucuk salam sosis gibi et mamullerine 5-6 ay ara vermek gerekir (sade temiz et az yenilebilir) çünkü asidoza sebep olmaktadır.Bu da birçok hastalığın ana kaynağıdır.Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir.Hayvansal besinler, patates, tahıl (beyaz pirinç), bakliyat ve hamurlu yiyecekler, özelikle de tatlılar akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur.Ne kadar beyaz pirinç, patates, hamurlu yiyecekler, tatlı yiyecek ve içecekler, o kadar yağ oluşturur.Çünkü nişasta glikoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa dönüşerek vücutta depolanır.Şeker ve antibiyotikler bağırsak mantarları çoğaltır, mantarlar ise her türlü hastalığı tetikler.Tatlı deyince akıla baklava, çikolata, dondurma vs gelir, kavun, karpuz ve üzümde tatlıdır ve bunlarda mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içeriler.

Alıç

ALIÇ
İlk iki resim dişi son iki resim loplu Alıça attir.
Ağaç
3-7 m
Ca, Ho, Na
5-6 Aylar
Çiçek, Yaprak ve Meyveleri
Alıç, WeiBdorn, Crataegus monogyna, Syn: Crataegus oxyacantha

Kalp gülü
Alıç (yemiş )
Yemişen
Erderan
Beyaz diken

Familyası: Gülgillerden,Rosengewâchse, Rosaceae
Drugları: Alıç meyvesi; Crataegi fructus
Alıç çiçek ve yaprağı; Crataegi folium cumflore

Giriş: Alıç çiçek ve yaprakları genellikle birlikte kullanılır ve birebir karıştırılır. Alıç çiçek ve yaprakları çay, ekstre ve natürel ilaç yapımında kullanılır. Alıcın meyvesi ise tentür yapımında kullanılır. Alıcın bilinen 1000 türü vardır ve bunlardan Dişli Alıç; Crataegus monogyna, Loplu Alıç; Crataegus laevigata ayrım yapılmadan kullanılır. Bu iki türün haricindeki Alıç türleri de kullanılabilir, fakat etkileri oldukça düşüktür. Alıç çiçek ve yaprağının kalp zafiyetine karşı kullanılması oldukça eskidir fakat ilk klinik araştırmasını E.Assmann 1930 yılında gerçekleştirmiş ve onu diğer araştırmalar takip etmiştir. Dişli Alıç genellikle Avrupa, Kuzey Afrika, Türkiye, Horasan ve Türkistan?da Loplu Alıç ise genellikle Avrupa?da yetişir. Bazı yazarlar Almanca Weibdorn karşılığı olan Akdiken kelimesi ile Akdiken bitkisinin kastedildiğini iddia etmişlerdir. Oysa Akdiken bir bitkidir ve Alıçla hiçbir ilgisi oktur. Bu nedenle bu konuda kitap yazanların sapla samanı ayırmaları gerekir.

Botanik:

a) Dişli Alıç veya Tek iğneli Alıç?ta denir çünkü yapraklarının lopları sivrice olup köpek dişine benzerken çiçeklerinin göbeğinde tek iğne (monogyna) olduğundan Tek iğneli diye anılır. Yaprakları derin loplu ve lopların ucu sivri olduğundan Dişli Alıç diye de anılır. Yaprakları 3-5loplu, üst yüzeyi koyu yeşil renkli, parlak, alt yüzeyi açık yeşil renkli ve donuk ve de derimsidir. Çiçekleri demet gibi topluca bir arada,

uzun saplı, kupa yaprakları incecik ve yeşil renkli, taç yaprakları 5 adet, 0,5cm çapında, küre şeklinde, beyaz veya beyazımsı pembe renklidir. Çiçeklerin ortasında 15-20adet topuzcuğu pembemsi, beyaz saplı döllenme tozlukları ve göbekte bir iğnesi vardır. Bu alıç?ın göbeğinde bir iğne olduğundan Tek iğneli (monogyna) ismi ile de anılır. Meyveleri küre veya yumurta şeklinde, 0,6-1cm uzunluğunda, 0,4-0,8cm eninde, koyu kırmızımsı renklidir.

b) Eliptik Alıç; Crataegus laevigata, bu tür yukarıdakinden daha farklı olarak genellikle Avrupa?da yetişir ve yaprakları ile çiçeklerinden basit farklılıklar vardır. Yapraklarına eliptik denmesinin nedeni eliptik şekilde olmasındandır ve kenarları da kertiklidir. Yaprakları 3-5loplu, loplar bazen derin, bazen de oldukça küçüktür ve kenarlarının kertikli olmasının nedeni ile Kertikli Alıç?ta denir. Çiçekleri aynı yukarıdaki şekilde olup yalnız iki küçük farkı vardır. Döllenme tozlukları kırmızı renkte ve göbekte iki iğnesi vardır. Meyveleri oldukça küçük olup 1-5cm çapında, kırmızı renkli, içinde 2-3çekirdek bulunur.

Yetiştirilmesi: Bu iki türün de Türkiye?nin hemen her bölgesinde yetiştirilmesi mümkün olup özel bir bakıma ihtiyacı yoktur.

Hasat zamanı: Yaprak ve çiçekleri ayrı ayrı veya birlikte toplanır ve kurutulur. Çiçek ve yaprakların eşit oranda veya eşite yakın oranda olması en uygun ve etkili olanıdır. Alıç çiçek ve yapraklarının gölgede kurutulması ve 38C˚?den fazla ısı olursa çiçeklerinin birleşimindeki eterik yağlar bozulabilir.

Maalesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş?te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlarda açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukça azaltır.

Birleşiminde: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Araştırmalar: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Tesir şekli: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.

Kullanılması:
a) Araştırmalara göre; Alıç ekstresi (Alıç yaprak ve çiçek ekstresi) başta; koroner yetmezliği, kalp çarpıntısı, güç kaybı (kalbin beslenememesi nedeni ile), göğüs sıkışması, kalp atışlarında anormallik (aritmi=kalp ritim bozuklukları ), nefes darlığı, hemen yorulma, vücudun su toplaması (ödem) ve gece nefes darlığı gibi rahatsızlıklara karşı kullanılır. Bütün bu rahatsızlıklar kalp zafiyeti sonucu ortaya çıkarlar.

b) Komisyon E?nin 19.07.1994 tarih ve 133nolu monografi bildirisinde Alıç yaprak ve çiçek çayının ve ekstresinin NYA I.ve II.derecedeki kalp zafiyetine karşı kullanılabileceği beyan edilmiştir.

c) Homeopati?de; Alıç tentürü Alıç meyvelerinden hazırlanır. Başta; yorgunluk, dökülmüş gibi dermansızlık, iştahsızlık, korkulu ve tahriş edici hal, ağır baş ağrısı, baş dönmesi, uyuyamama ve korkulu rüyalar görmeye karşı kullanılır.

d) Halk arasında; Kalp ve damar rahatsızlıkları, yüksek ve alçak tansiyona karşı kullanılır.

Meyvesinin kullanımı ise;

a) Komisyon E2nin 19.07.1994 tarih ve 133nolu monografi bildirisinde Alıç meyve çayı, tentürü veya ekstresinin kalp damarlarında (koroner) kan dolaşımını artırıcı ve genişletici, kalbi kuvvetlendirici, kan dolaşımını düzenleyici ve arteriosklerozu önleyici olduğu beyan edilmiştir.

b) Alıç meyvesinin tentürü başta kalp zafiyeti ve kalp zafiyeti ile ortaya çıkan güçsüzlük, nefes darlığı, göğüs daralması, yüksek tansiyon, damara sertliği gibi rahatsızlıklara karşı kullanılır.

Açıklama: New York Kalp hastalıkları derneği (N.Y.H.A=New York Hearth Association) kalp hastalıklarını ağırlığına göre 4 bölüme ayırmış ve Alıç ekstresinin NYHA 1 ve 2?ye karşı etkili olabileceğini beyan etmiştir. N.Y.H.A 3 ve 4. derecedeki kalp rahatsızlığına karşı Digitalis (Yüksük otu tentürü) veya Adasoğanı tentürü kullanılır. Alıç diğer kalbe etkili olan bitkilerden farklı olarak hem yüksek hem de alçak tansiyona karşı etkilidir. Yani tansiyonu ayarlayıcıdır. Alıç yaprak ve çiçeklerinden elde edilen ekstreye kısaca Alıç ekstresi denir. Alıç ekstresi kalp damarları yani koronerleri genişletir. Buralardaki tıkanmaları önler ve kalp kaslarına oksijen, besin ve akyuvar akışını artırarak kalbi besler, buradaki iltihapları önler. Bu nedenle en iyi koroner ilacı olarak gözükür ve de ispatlanmıştır.

Çayı: İçilecek her bardak çay için iki kahve kaşığı demliğe konur ve üzerine 300-400ml kaynar su ilave edilerek 5-10dk demlenmeye bırakıldıktan sonra süzülerek içilir.

Çay Harmanları:

Homeopati?de: Olgunlaşmış Alıç meyvesi ezildikten sonra 20gr?ı bir şişeye konur ve üzerine 80ml %70?lik Alkol ilave edildikten sonra 6-8hafta bekletilir ve sonra süzülerek Homeopati?de<>ismi ile anılan tentür elde edilir. bu tentürden günde 3-5defa 10-15damla 4-6hafta süreyle alınır.

Hastalığın belirtileri (semptom):

Yan tesirleri: Alıç yaprak, çiçek ve meyvesinin bilinen bir yan tesiri yoktur. Bu yukarıdaki iki türün haricinde kullanılabilen üç tür daha vardır.

B) Türk Alıcı, Azaroldorn, Crataegus azarolus (Syn: ? pontica)

Bu alıcın vatanı Türkiye, Horasan ve Türkistan olup buradan İtalya?ya oradan da Akdeniz ve Avrupa ülkelerine yayılmıştır. Türk Alıcı diğerlerinden farklı olarak meyveleri 1,5-3cm çapında, bazen de 4cm?iş bulabilir. Bu meyve küre veya muşmula şeklinde, sarı veya portakal renginde olabilir. Çiçek, yaprak ve meyveleri aynı yukarıdaki şekilde kullanılabilir.

C) Esmer Alıç, Schwarse Weibdorn, Crataegus nigra

Vatanı Balkanlar, Macaristan, Çekoslovakya, Slovak ya olup meyvelerinin esmer olması nedeni ile diğerlerinden ayrılır. Bu türünde çiçek, yaprak ve meyveleri de aynı şekilde kullanılır.

D) Beş iğneli alıç, Fünfgriffige Weibdorn, Crataegus pentagyna

Bu Beş İğneli Alıç Balkanlar, Macaristan, Ukrayna, Kafkaslar ve Türkiye?nin Kuzeyinde yetişir. Çiçeklerinin göbeğindeki iğnelerin 5 adet olması nedeniyle meyvelerinde 5 çekirdek bulunur. Meyveleri siyahımsı kırmızı renktedir. Beş iğneli Alıçta diğer Alıç türleri gibi kullanılır.

Geniş bilgi için Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp ismli kitabımızda mevcuttur.

Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Gökçek İksir’i ile tedavi olmak mümkündür. Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır.Gökçek İksiri vücudu cüruflardan arıtır, iltihaplı hastalıkları iyileştirir ve bağışıklık sistemini güçlendirir.Gökçek Tonik mide-bağırsak rahatsızlıkları, deri hastalıkları ve her türlü alerjiye karşı etkilidir.

Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur.Siyah çay, kahve ve kola içilmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler.Alkol ve sigaranın zararları belli kanser, damarların yağlanması vb, artı uzun süre bira içilirse cinsel ikdidarsızlık ve hatta kısırlığa sebep olmaktadır.Sucuk salam sosis gibi et mamullerine 5-6 ay ara vermek gerekir (sade temiz et az yenilebilir) çünkü asidoza sebep olmaktadır.Bu da birçok hastalığın ana kaynağıdır.Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir.Hayvansal besinler, patates, tahıl (beyaz pirinç), bakliyat ve hamurlu yiyecekler, özelikle de tatlılar akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur.Ne kadar beyaz pirinç, patates, hamurlu yiyecekler, tatlı yiyecek ve içecekler, o kadar yağ oluşturur.Çünkü nişasta glikoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa dönüşerek vücutta depolanır.Şeker ve antibiyotikler bağırsak mantarları çoğaltır, mantarlar ise her türlü hastalığı tetikler.Tatlı deyince akıla baklava, çikolata, dondurma vs gelir, kavun, karpuz ve üzümde tatlıdır ve bunlarda mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içeriler.

Anason

ANASON

Bir Yıllık,0,3-0,7 m,7-8 Aylar, Tohumları, Eter yağı

Anason, Anis, Pimpinella anisum L

Hakiki anason Syn: Anisun ulgare GAERTN

Αdi anason Anisun officinaruan MOENCH
Enison Carum anisun BAİLL
Nanahan Selinum anisun KRAUSE
Türk anasonu

Familyası: Maydanozgillerden, Doldenblütler, Apiaceae

Drugları: Anason tohumu: Anisi fructus
Anason yağı (Anason eter yağı ): Anisi aetheroleum
Anason tohumları çay ve tohumlarından elde edilen eterik yağ aroma tedavisi ve natürel ilaç yapımında kullanılır.

Giriş: Anason?un bilinen 90 türü mevcuttur ve bunlar 2 önemli gruba ayrılır.
1) Anisumgiller bunlara örnek olarak hakiki Anason?u; Pimpinella anisum
2) Tragoselinumgiller buna örnek olarak büyük Anason; Pimpinella majörü örnek olarak gösterebiliriz.

Hakiki anason?un tohumu ve tohumundan elde edilen eter yağı kullanılırken büyük anason kökü kullanılır.Bu iki türün haricinde Japon anasonu;illicium anisatum ve Çin anasonu;illicium verum olarak bilinen tür ise anasumgillerden olmasına rağmen aynı anason gibi kullanılır.Tarihte ilk defa Mısırlılar tarafından M.Ö.1500 yıllarında sindirim bozukluğu ve diş ağrısına karşı kullanıldığını Eber?in,Papirüs isimli kitabından öğrenmekteyiz. (Mısırlılar medeniyeti Sümerlerden, yani Türklerden almıştır. Bütün medeniyetlerin kaynağı Sümerler yani Türkler dayanır.) Anasonun vatanı Türkiye olup buradan diğer Ülkerlere yayılmıştır. Günümüzde Türk, Yunan, Fransız, İspanya ve Rus anason?u olarak adlandırılan türleri mevcuttur ve bunlar içerisinden en kalitelisi Türkiye?de yetişen türdür. Türkiye?de rakı, Yunanistan?da tuzu, Fransa?da ricard, Pernod ve Berger ismi ile anılan anasondan alkollü içecekler yapılmıştır. İtalya ve Rusya anasonunun tohumunda Ağu ot tohumu da karışmış olduğundan kullanılması zehirlenmelere neden olabilir.

Botanik: Yaprakları 3 farklı şekildedir.Rozet yaprakları en altta,uzun saplı,direk kökten çıkarlar,yumurta veya böbrek şeklinde,kenarları dişlidir.Ortadaki yaprakları oluk şeklinde,bir sap üzerinde gövdeye oturmuş olup,3-5 parçadan oluşan kanat yapraklarıdır.Üstteki yapraklar ise kısa saplı ince mızrak şeklinde parça yapraklardan oluşan kanat yapraktır.Çiçekleri gövdenin tepesinde şemsiye şeklinde bir demet olup 7-15 şemsiyecikten oluşur.Her şemsiyecik ise 8-15 adet beyaz çiçekten meydana gelir.

Yetiştirilmesi: Nisan?da çamlık veya yastıklara ekilen tohumlardan oluşan fideleri mayıs?ta bahçe veya tarlalara ekilir.

Hasat Zamanı: Tohumların Temmuz?dan Eylül?e kadar olgunlaşmaya başlaması ile birlikte olgunlaşan tohumları toplanır, kurutulur, dövülerek kabuğundan çıkarılır ve ayıklanır. Sonra onu diğer olgunlaşan tohumları takip eder. Tohumları 3-5mm uzunluğunda 2-3mm eninde armut şeklinde üzeri tüylü grimsi, kahve renkli veya yeşilimsi kahve renkli, aromalı, hafif tatlı ve özel Anis kokuludur. Kökleri; ince iğ şeklindedir ve gövdesi yukarı doğru yükselirken çatallaşır.

Birleşiminde: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Araştırmalar: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Tesir şekli: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.

Kullanılması:
a) Araştırmalara göre anason yağı (eterik yağ ) veya anethol başta balgam söktürücü, göğüs yumuşatıcı ve safra artırıcı olarak kullanılabilir.
b) Komisyon E?nin 06.07.1988 tarih ve 122 no?lu monografi bildirisinde başta sindirim ve nefes yolları rahatsızlıkları ve haricen nefes yolları rahatsızlıklarına karşı kullanılır.
c) Aroma terapi, anason yağı başta; öksürük, bronşit, astım, nefes darlığı, şişkinlik, sinirsel mide ağrısı, emzikli annelerde süt yetersizliği, cinsel iktidarsızlık, kalp krampları, diş eti iltihapları, baş dönmesi ve migren?e karşı kullanılır.
d) Halk arasında anason tohumu genellikle şişkinlik, hazımsızlık, kokuşma gibi sindirim rahatsızlıklarına karşı ve eterik yağı nefes yollarını üşütmeye karşı kullanılır.

Açıklama: Sütü az olan anneler anason çayını içince sütlerini çoğaltır, karnı ağrıyan bebeklere anason çayı içirildiğinde şişkinlik ve karın ağrısını giderir. Ekmek,pasta ve çaya katıldığında kendine has özel bir aroma tadı verir.

Çay: İki kahve kaşığı anason tohumu demliğe konur. Üzerine 300-400ml kaynar su ilave edilerek 5-10dk demlemeye bırakılır. Daha sonra süzülerek içilir.

Çay Harmanları: Geniş bilgi için Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp ismli kitabımızda mevcuttur.

Aromaterapisi: Aroma tedavisinde Anason eter yağı kullanılır, Anason eter yağı kısaca Anason yağı diye anılır. Anason tohumlarının su buharı ile damıtılması (destilasyon) ile elde edilen eterik yağdır. Bu yağın kullanım alanları yukarıda belirtilmiştir. Masaj yağına 2-3damla Anason yağı katılır ve yine yemeklere ve pastalara katılan yağlara 2-3damla Anason yağı ilave edilir. Anason yağı esmer veya kahverengimsi, ışık geçirmeyen özel şişelerde ve ağzı kapalı olarak muhafaza edilmelidir. Aksi takdirde kalitesi düşer. Birleşimindeki trans-anethol a) Cis-anethol veya b) Anetholepoxid?e dönüşür. Bunlar ise;

1)Anisketon, 2) 4-Methoxypropiophenon, 3) Anisaldehyd dönüşür ve Anisaldehyd?de Anisaside dönüşür. Böylece Anason yağının kalitesi bozulur. Anason yağı Anason tohumuna göre çok etkili olduğundan 2-3damla kullanılmaktadır.

Yan tesirleri: Deride alerjiye sebep olabilir.

B) Yıldız (Çin) Anasonu, Chinesische Sternamis, İllicium verum
Yıldız Anasonu Güney Çin, Endonezya ve Filipinlerde yetiştirilen bu bitki 8-15m yüksekliğinde, beyaz gövdeli bir ağaç olup Anason otu ile ilgisi yoktur. Meyveleri kahverengimsi yıldız şeklinde, bu nedenle Yıldız Anason diye anılır. Yıldız Anason eter yağında aynı Anason yağına benzer. Yıldız Anason yağında Anason yağından farklı olarak Foeniculin ve Caryophylenoksid içerir. Anason yağı da Yıldız Anason yağından farklı olarak Metylchavicol ve 2-Hidroxyanethol-2-Methyl-Butrikasitester içerir. Yıldız Anason yağı 23˚?de sıvı, 21˚?de katı iken Anason yağı 15-19˚?de katılaşır.

C) Japon Anasonu, Japanische Anis, İllicium anisatum

Bu türün birleşiminde Anethol yerine Safrol ve zehirli olan Anisatin ve İzoanisatin içerdiğinden kullanılması tehlikelidir.

Geniş bilgi için Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp ismli kitabımızda mevcuttur.
Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Gökçek İksir’i ile tedavi olmak mümkündür. Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır.Gökçek İksiri vücudu cüruflardan arıtır, iltihaplı hastalıkları iyileştirir ve bağışıklık sistemini güçlendirir.Gökçek Tonik mide-bağırsak rahatsızlıkları, deri hastalıkları ve her türlü alerjiye karşı etkilidir.

Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur.Siyah çay, kahve ve kola içilmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler.Alkol ve sigaranın zararları belli kanser, damarların yağlanması vb, artı uzun süre bira içilirse cinsel ikdidarsızlık ve hatta kısırlığa sebep olmaktadır.Sucuk salam sosis gibi et mamullerine 5-6 ay ara vermek gerekir (sade temiz et az yenilebilir) çünkü asidoza sebep olmaktadır.Bu da birçok hastalığın ana kaynağıdır.Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir.Hayvansal besinler, patates, tahıl (beyaz pirinç), bakliyat ve hamurlu yiyecekler, özelikle de tatlılar akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur.Ne kadar beyaz pirinç, patates, hamurlu yiyecekler, tatlı yiyecek ve içecekler, o kadar yağ oluşturur.Çünkü nişasta glikoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa dönüşerek vücutta depolanır.Şeker ve antibiyotikler bağırsak mantarları çoğaltır, mantarlar ise her türlü hastalığı tetikler.Tatlı deyince akıla baklava, çikolata, dondurma vs gelir, kavun, karpuz ve üzümde tatlıdır ve bunlarda mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içeriler.

Arnika

ARNİKA

Çok Yıllık, 0,2-0,6 m, 5-8 Aylar,Ca, Ho, Na, Çiçeği, Kökü
Hafif Zehirli

Arnika, Arnika, Arnica montana L.

Mastı çiçeği
Altın çiçek
Türkistan çiçeği
Türk çiçeği
Morluk otu
Yara otu
Kaza otu
Sarı çiçek
Öküzgözü çiçeği
Kurt çiçeği
Çürük otu
Kas otu

Familyası: Bileşikgillerden, Korbblütler, Asteraceae

Drugları: Arnika çiçeği; Arnicae flos
Arnika kökü; Arnicae radix
Arnika otu; Arnicae herba
Arnika tentürü; Arnicae tinktur
Arnika eter yağı; Arnicae aetheroleum
Arnika çiçeğinden çay, natürel ilaç ve haricen kompresi yapımında, köklerinden ise tentürü yapılır.

Giriş: Bileşikgillerin alt grubu olan Arnikagillerin takriben 30 türü mevcuttur. Bunlardan en önemlisi Arnika; Arnica montana ve Amerikan Arnikası; Arnica chamissonis en önemlileri olup bunlar çay, natürel ilaç ve tentür yapımında kullanılır. Arnikanın Orta Asya?da yetişen Türk Arnikası; Arnica montana ssp. Montana ve Batı Avrupa?da yetişen Atlantik Arnikası; Arnica ssp. Atlantica olmak üzere iki önemli türü vardır. Türk Arnikası Kuveyt Arapçasında Kupalnika ismi ile anılır. Oysa bu bitki Kuveyt?te veya diğer Arap ülkelerinde yetişmez. Muhtemelen İbn-i Sina?nın bu bitkiyi kullandığı ve bu kelimenin Türkçeden Arapça ya oradan da Latince ye ve şimdi de Latinciden Türkçe ye yeniden aslına dönmektedir. Arnika üzerine en geniş araştırmayı Hahnemann ve ekibi 1830?da yapmış ve bu araştırmayı diğer araştırmalar takip etmiştir. Arnika Altın çiçeği diye de anılır bu nedenle Türkiye?de çok yetişen Altın otu ile karıştırılmamalıdır. Türkiye?de birçok aktar yanlış bitki satmaktadır. Bana Antalya?da Havlıcan?ı Ginseng, Kayseri?de Atkuyruğu otunu civanperçemi otu diye satmaya çalıştılar. Türkiye?de Kekik diye de Mercan köşk, adaçayı diye Yüksük Adaçayı satılmaktadır.

Botanik: Kökleri 0,5 cm çapında , 10-15 cm uzunluğundaki esmer ana kök ve buna bağlı küçük yan köklerden oluşur. gövdesi 20-60 cm olup sapı yuvarlak yeşil renkli, dikine yükselir ve üst kısımları az çatallaşır. Yaprakları direkt kökten çıkan rozet yapraklar ve gövdeye oturmuş yan yapraklardan oluşur. Rozet yaprakları ters yumurta şeklinde, kenarları bütün gövdeye oturan yaprakları ise mızrak şeklinde 2-3?ü bir arada ve koyu yeşil renklidir. Çiçekleri 4-8 cm çapında, ortada yarım küre şeklinde bir göbek ve bu göbek boru şeklindeki küçük yapraklar ve kenarına dizilen 12-20 uzun dil veya şerit şeklinde altın sarısı renkli taç yapraklara sahiptir. Taç yaprakların ucu 3 diş şeklindedir ve çiçeği kavrayan kupa yaprakları çanak şeklinde olup yeşil renklidir. Arnikaya dikkat edilip Sefa çiçeği, Hakiki Kaplan otu (Doronicum pardalianches), Avusturya Kaplan otu (Senecio doronium) ve Fransız Kanarya otu (Senecio gallicus) gibi bitkilerle karıştırmamak gerekir. Arnikayı bu bitkilerle karıştırmamak için şu hususlara dikkat edilir. 1) arnika taç yapraklarının ucu üç dişlidir. 2) arnika yaprakları karşılıklıdır. 3) arnika yapraklarının üzerinde derin damarlar vardır (aynı sinirli otta olduğu gibi).

Yetiştirilmesi: Arnikayı yetiştirmek oldukça zordur, gübrelenmiş topraklarda bilhassa hiç yetişmez. Bu nedenle yavaş yavaş yok olmaya başlamıştır. Bunun üzerine Avrupa ülkelerinde bu bitkinin toplanması yasaktır. Nisan ayında tohumları saksı, kasa, çamlık veya seralara ekilir ve bu fideleri bahçelere Mayıs?ta ekilir. Birinci yıl sadece rozet yaprakları çıkar ve ancak ikinci yıl çiçek açar. Kışın donmaması için üzerine çalı çırpı konur.

Hasat zamanı: :Haziran?dan Eylül?e kadar çiçek açar. Bu süre içinde çiçeklerinin taç yaprakları ve göbek yaprakları kupa yapraklarından ayrılarak toplanır. Kupa yaprağı esmerimsi yeşil renkli olup altın sarısı taç ve göbek yaprakları ile karıştırmamak gerekir. Çiçeğin göbeğinin altında boru sineği (trypeta arnicivora) yumurtalarını bırakır. Bu yumurtadan toplanan yapraklar temizlenmelidir. Aksi halde bu larvalarda (yumurta) hazırlanan ilaçlar alerjiye sebep olur. Çiçeğin taç ve göbek yapraklarını kuruturken sıcaklığın 35˚?den fazla olmaması gerekir. Bu nedenle gölgede kurutulduktan sonra ışık görmeyen kaplarda muhafaza edilmeli ve nemli yerlerden uzak tutulmalıdır. Homeopati?de genellikle kurutulmuş kökleri tentür yapımında kullanılırsa da çiçeklerinden de tentür yapılmaktadır.

Maalesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş?te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlarda açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukça azaltır.

Birleşiminde: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Araştırmalar: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Tesir şekli: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.

Kullanılması:
a) Araştırmalara göre ; Arnika çiçek ekstresinden elde edilen merhemi başta spor, iş, ev, oyun kazaları sonucu ortaya çıkan morarma, ezilme, burkulma, iç yırtılma, iç kanama, gerilme ve şişme gibi rahatsızlıklara ve de toplardamar zafiyetine karşı kullanılır.
b) Komisyon E?nin 05/12/1984 ve 228 nolu Monografi bildirisine göre Arnika çiçeği veya ilaçları kaza ve yaralanmanın sonucu ortaya çıkan iç kanama, morarma, ezilme ve şişme gibi rahatsızlıklarla kas ve eklem romatizması, ağız içi ve yutak iltihaplanması ve böcek sokmasına karşı kullanılır.
c) Homeopati?de; çiçekler yerine Arnika kökünün tentürü kullanılır. Arnika tentürü başta; kas ve deri yaralanmaları, dövülmüş gibi hissetme, Apopleksi (beyin damarlarının çatlaması veya tıkanması sonucu şuur kaybı, hırıltılı solunum ve felç olma gibi haller), iç kanam (hematom), kuş palazı (difteri), korku, ölmekten korkma, kalp zafiyeti, başa ve göğse kan hücumu, ağız, idrar, ter ve gaitanın kokuşmasına karşı kullanılır.
d) Halk arasında; her türlü kaza sonucu ortaya çıkan morarma, iç kanama, burkulma, ezilme ve şişme gibi rahatsızlıklar, romatizma, nikris, angina pektoris (nefes darlığı sebebi ile göğüs daralması ), kalp ve kan dolaşımı rahatsızlıkları, varis zafiyeti, damar daralması ve sertleşmesi gibi rahatsızlıklara karşı kullanılır.

Açıklama: Aşırı hızlı yemek yiyenlerde metabolizma rahatsızlıkları ortaya çıkar. Yani alınan besin hücrelerde tam olarak yanmadığından ara dokularda aşırı miktarda artık madde (cüruf) oluşur. Buda ağız, ter, yellenme, idrar ve gaitanın aşırı pis kokması ile anlaşılır. Bağ dokulardaki artık madde nefes darlığı, damarların daralması, yorgunluk, uyuşukluk, dövülmüş gibi hissetme, başın ateş gibi, belden aşağısının soğuk olması gibi rahatsızlıklara neden olur ve hatta hafıza kaybına dahi sebep olabilir. Çaresi uzun vadede yavaş yavaş yemek yeme ve kısa vadede Arnika tentürü veya daha etkili olan Gökçek İksir kullanmaktır. Görüldüğü gibi Arnika çiçek ekstresi ile Arnika kökü tentürü ayrı ayrı maksatlar için kullanılır.

Çayı: Arnika hafif zehirli olduğundan çay olarak kullanılacak miktara dikkat etmek gerekir. Arnika çiçeklerinden 0,2-0,3 gr demliğe konur ve üzerine 300-400 ml kaynar su ilave edilir ve 5-10 dk demlenmeye bıraktıktan sonra süzülerek içilir. Bu deme bir bez ıslatılır ve morarma, iç kanama, ezilme ve burkulma gibi rahatsızlıklara karşı kompresi yapılır.

Çay Harmanları:

Merhemi: Arnika merhemi yapmak için 250 gr Parafin+ 250 gr Vazelin ocakta hafif eritildikten sonra içine 100 gr Arnika çiçeği katılır ve karıştırılır. Yağ soğumaya bırakıldıktan sonra buzdolabına konur. 2-3 gün bekletildikten sonra tekrar hafif ısıtılarak süzülür. Süzülerek elde edilen merhem Arnika merhemi denir ve bu merhem haricen kullanılır.

Yağı: Arnika yağı hazırlamak için 100 gr Arnika çiçeği bir şişeye konur ve üzerine 250 ml Zeytin yağı doldurulur ve 4-6 hafta bekletildikten sonra süzülerek Arnika yağı elde edilir. Bu yağ haricen kullanılır.

Homeopati?de: Arnika tentürü diğer bitkilerden farklı olarak kurutulmuş ve ince kıyılmış köklerden veya bitkinin tamamından yapılır. Arnika kökünden 20 gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 100 ml %70?lik alkol ilave edilerek 4-6 hafta güneş ışınlarından uzakta muhafaza edilir. Süzülerek elde edilen damlaya Homeopati?de <> adı verilir. Bu tentürden 10 ml , 90 ml %70?lşk alkole karıştırıldıktan sonra D2(1/100) dozajlı tentür elde edilir ve bundan günde 3-5 defa 3-5 damla 4-6 hafta süreyle alınır.

Ekstresi: Arnika ekstresi bitkinin çiçeklerinin ekstraksiyonu ile elde edilir ve genellikle merhem yapımında kullanılır.

Hastalığın belirtileri (semptom):

Yan tesirleri: Arnika çiçeğinin tentürü ve eterik yağı (hülasası ) dahili olarak kullanılırken dikkat edilmeli ve en az 1/100 oranında alkolle karıştırılmalı (sıvılaştırılmalı ) ve ancak bundan sonra kullanılmalıdır. Arnika aşırı miktarda alınırsa iç kanamalara neden olabilir.

B) Çimen Arnikası, Wiesen Arnika, Arnica chammissonis
Kuzey Amerika Nordamarikanische

Bu K.Çimen Arnikası çok çiçekli ve çiçekleri daha küçüktür. Bitki genellikle çimenliklerde yetiştiğinden Çimen Arnikası diye anılır ve bu bitkiyi yetiştirmek oldukça kolaydır. Birleşimindeki maddeler hemen hemen aynı olup aynı maksatla kullanılabileceği beyan edilmiştir.

Geniş bilgi için Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp ismli kitabımızda mevcuttur.
Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Gökçek İksir’i ile tedavi olmak mümkündür. Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır.Gökçek İksiri vücudu cüruflardan arıtır, iltihaplı hastalıkları iyileştirir ve bağışıklık sistemini güçlendirir.Gökçek Tonik mide-bağırsak rahatsızlıkları, deri hastalıkları ve her türlü alerjiye karşı etkilidir.

Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur.Siyah çay, kahve ve kola içilmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler.Alkol ve sigaranın zararları belli kanser, damarların yağlanması vb, artı uzun süre bira içilirse cinsel ikdidarsızlık ve hatta kısırlığa sebep olmaktadır.Sucuk salam sosis gibi et mamullerine 5-6 ay ara vermek gerekir (sade temiz et az yenilebilir) çünkü asidoza sebep olmaktadır.Bu da birçok hastalığın ana kaynağıdır.Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir.Hayvansal besinler, patates, tahıl (beyaz pirinç), bakliyat ve hamurlu yiyecekler, özelikle de tatlılar akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur.Ne kadar beyaz pirinç, patates, hamurlu yiyecekler, tatlı yiyecek ve içecekler, o kadar yağ oluşturur.Çünkü nişasta glikoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa dönüşerek vücutta depolanır.Şeker ve antibiyotikler bağırsak mantarları çoğaltır, mantarlar ise her türlü hastalığı tetikler.Tatlı deyince akıla baklava, çikolata, dondurma vs gelir, kavun, karpuz ve üzümde tatlıdır ve bunlarda mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içeriler

Adam Otu

Adamotu, Alraune, Mandrgora officinarium

Ademotu
İnsanotu
Köpekotu

Familyası: Patlıcangillerden, Nachtschattengewaechse, Solanaceae
Drugları: Ademotkökü; Mandragorae radix
Adamotkökü çok zehirli olduğundan çayı içilmez. Adamotkökü tentür ve natürel ilaç yapımında kulanılır.

Giriş: Adamotunu bilinen iki önemli türü vardır ve bulardan en önemlileri Şifalı Adamotu; Mandragora officinarum ve Güz Adamotu:;Mandragora autumnalis?i sayabiliriz. Adamotunun varanı doğu Akdenizülkeleri olup buradan ılıman ve subtropik iklimli ülkelere yayılmıştır. Adamot kökünden eldeedilen tentürle Rademacher 1850?de klinik araştırmaları yapılmış ve etkilerini tesbitetmişlerdir.

Botanik: Adamotu 20-40 cm boyunda ve çok yıllıktır. Yaprakları Mart- Nisan aylarında çıkmaya başalayınca çiçekleride açmaya başalar. Yaprakları 20-40 cm uzunluğunda 10-20 cm eninde, kenarları dalgalı, üzeri pörtüklü, koyu yeşil renkli ve direkt kökten çıkar vede oldukca sık bir demet şeklindedir. Taç yaprakları eflatun renali uclara doğru beyazdır ve ortada krem renkli dölenme tozlukları bulunur.

Meyveleri küçük bir elma büyüklüğünde önce koyu yeşil renkli ve olğunlaşınca turunç renklidir. Meyveleri olğunlaşınca güzel bir koku yayar, fakat bu süre oldukca kısa sürer ve hemen pis kokmaya başlar. Kökleri 50-100 cm olup, 3-6 cm çapında beyaz renklidir.

Yetiştirilmesi: Tohumları nemli ve gölgelik bir yere ekilirse orada kök salar.

Hasat zamanı: Adamotunun kökleri sonbaharda sökülür, yıkanır, kurutulur, şayet tentürü yapılacaksa taze olarak kulanılır.

Birleşiminde: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Araştırmalar: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Tesir şekli: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.

Kulanılması: a-) Üniversite kliniklerinde tedavi denemeleri ve araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle bugünkü bilgilere göre 2. sınıf bir şifalı bitkidir. Adamotukökü yerine göre daha etkili olan başka bitkiler kulanılmalıdır.
b-) Halkararasında eskiden cinsel güçüa rtırdığı idea edilmiş ve bu maksatla kulanılmıştır, fakat böyle bir etkisi yoktur. Adamotkökü genelikle homeopatide tentür yapımında kulanılır. Çok zehirli olması nedeniyle çayı içilmez.

Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Gökçek İksir’i ile tedavi olmak mümkündür. Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır.Gökçek İksiri vücudu cüruflardan arıtır, iltihaplı hastalıkları iyileştirir ve bağışıklık sistemini güçlendirir.Gökçek Tonik mide-bağırsak rahatsızlıkları, deri hastalıkları ve her türlü alerjiye karşı etkilidir.

Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur.Siyah çay, kahve ve kola içilmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler.Alkol ve sigaranın zararları belli kanser, damarların yağlanması vb, artı uzun süre bira içilirse cinsel ikdidarsızlık ve hatta kısırlığa sebep olmaktadır.Sucuk salam sosis gibi et mamullerine 5-6 ay ara vermek gerekir (sade temiz et az yenilebilir) çünkü asidoza sebep olmaktadır.Bu da birçok hastalığın ana kaynağıdır.Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir.Hayvansal besinler, patates, tahıl (beyaz pirinç), bakliyat ve hamurlu yiyecekler, özelikle de tatlılar akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur.Ne kadar beyaz pirinç, patates, hamurlu yiyecekler, tatlı yiyecek ve içecekler, o kadar yağ oluşturur.Çünkü nişasta glikoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa dönüşerek vücutta depolanır.Şeker ve antibiyotikler bağırsak mantarları çoğaltır, mantarlar ise her türlü hastalığı tetikler.Tatlı deyince akıla baklava, çikolata, dondurma vs gelir, kavun, karpuz ve üzümde tatlıdır ve bunlarda mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içeriler.